“Gezi zekâlı!”
Havalimanı temel atma töreninde konuşan Başbakan Erdoğan durup dururken “Gezi zekâlılar” dan bahsedince önce sevindik, sonra şaşırdık, ardından üzüldük.
Sevindik çünkü “Gezi zekâlılar” dünyada ilk 500’e giren üniversitelilerden tutun da “kardeş kavgasının fitne ve ihanetin zirvesi” olduğu şuuruna ermiş sağcısından solcusuna cümle “üstün zekâlılar”dı.
Lâkin sevincimiz kısa sürdü, Erdoğan “Gezi zekâlı” deyince karşısındaki on binler “yuhh!” çekmeye başladı. İnsan kendi evlatlarına, üstelik üstün zekâlı evlatlarına niye yuh çekerdi ki!
Bu “yuh” Sayın Başbakan tarafından eleştirilmedi, hatta memnuniyetle karşılandı. İşte bizi üzen de buydu. Bizzat Başbakan “üstün zekâlılara” yuh çekilmesine rıza gösteriyordu.
Belki siz şimdi, amma da safsın, Sayın Erdoğan “Gezi zekâlı” derken de, onu dinleyen on binler bu ifadeleri “yuhalarken” de “geri zekâlıları” yuhalamış oluyorlardı. Çünkü onların gözünde Gezi eylemlerine iştirak edenler “Gezi zekâlı” yani “geri zekâlı” idi... Eğer gerçekten böyle ise ve eğer gerçekten on binler ve Başbakan “geri zekâlıları” yuhalıyorlarsa, bu çok daha trajik bir durumdur. Söyleyin Allah aşkına mahallenizde zekâ özürlü bir delikanlı olsa siz hiç o delikanlı ile aklı başında bir mahalle sakininin, bir esnafın alay ettiğini, ona “geri zekâlı” diye hakaret ettiğini görebilir misiniz? Böyle bir vatandaşla ancak çocuklar, onların da en, hadi başka bir şey demeyelim, yaramazı diyerek geçiştirelim onlar ve bir de gerçekten zekâ problemi olanlar dalga geçer, hakaret eder.
Yani ne taraftan bakılırsa bakılsın hoş bir durum değil. Madem memleket için iyi bir işin temel atma töreni yapılıyor, bu mutluluk milletle paylaşılıyor, öyleyse güzel şeyler söylemek, daha nicelerini nasip etmesi için milletin yüzde 45’inin değil yüzde 100’ünün duasına talep olmak daha akıllıca değil mi?
“Öfkeyi hitabet sanatı” haline getirenler dünya savaşlarına sebep oldu. Dinimiz “sabrı” tavsiye eder. Allah, “sabredenlerle beraber olduğunu” beyan buyurur. Öfkelenen bir kişi Allah’ın sevdiği cenahtan Şeytanın mahallesine taşınmıştır. “Kişi sevdiği ile beraberdir” . Bu dünyada kimin mekânında isek ahrette de onun kalacağı mekânda olacağımız ’Mutlak Adaletin’ sahibinin ve onun ’Habibinin’ haberleri arasındadır.
Şu topraklarda kardeş kardeş yaşasak, bu toprağın insanları ufacık bir eleştiri yaptılar diye bu milletin anasına avradına küfreden müteahhitler ve yandaş iş adamları kadar itibar görmeseler bile, bari aşağılanmasalar, öldürülmeseler, işlerinden olmasa, okullarından atılmasa, fişlenmeseler Türkiye daha güzel bir Türkiye olmaz, Erdoğan daha çok sevilen bir Erdoğan haline gelmez mi?
O, bunu bilmiyor mu?
Niye, halkı değil de küfürcüleri ve ellerinden insan kanı damlayan teröristleri kanatları altına alırken, kaşının altında gözün var diyenleri ayakları altına alıyor? Kaşının altında gözü yok mu? “İsmet” sıfatlı Peygamber değil herhalde!
Bir de, gerçekten “geri zekâlı” olunsa bile ona hakaret etmek, onu öyle yaratana hakaret etmek değil midir? Şefkatin azamisine muhtaç insana hiddetin zirvesinden seslenmek akıl işi mi?