Gerçekleri görelim...
Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu tehdit, sadece terör olarak açıklanamayacak nitelikte olup, bölücülük bile bunu tanımlamaya yetmemektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, değişimin de ötesinde bir anlayışla dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Çünkü bulunduğu bölgede jeopolitik açıdan güçlü bir Türkiye’nin kontrol edilemeyeceği, mevcut özelliklerinin yıpratılarak, hatta yok edilerek, kontrol edilebilir bir yapıya dönüştürülmesi gerektiği anlayışı hâkimdir. Türkiye üzerinde oynanan oyunların temelinde bu düşünce vardır.
Terör, bu düşüncenin bölünme kısmının bir parçasıdır. Siyasi hedefi, bağımsız Büyük Kürdistan’ı oluşturmaktır. Türkiye’deki PKK terörünün hedefi ise, bağımsız Büyük Kürdistan’ın Türkiye ayağını gerçekleştirmektir. Bunun ara hedefi, Türkiye’de tek millet anlayışını yok ederek, ayrı bir millet olarak devlete ortak olmak ve özerk bir yapı oluşturmaktır. Bu durum, dış güçler tarafından yönlendirilmekte ve desteklenmektedir. Ancak iç siyasetin önemli bir bölümündeki her kademede, bilerek veya bilmeyerek bu sürece ortam hazırlandığına da şahit olunmaktadır.
***
Irak’ın kuzeyindeki Kürt Özerk Yönetimi, Büyük Kürdistan’ın Irak ayağıdır. ABD tarafından gerçekleştirilmiş olup, desteklenmekte ve korunmaktadır. Türkiye PKK terör örgütüyle yıpratılarak, bu örgütün ana üssünü barındıran Kürt Özerk Yönetimi’yle iyi ilişkiler kurmaya mecbur edilmiştir. ABD, askeri kuvvetlerini Irak’tan çekmektedir. ABD askeri gücünün olmadığı bir ortamda PKK terörünün aynı şekilde devam etmesi halinde Türkiye’nin sınır ötesi harekât yapmada eli rahatlayacaktır. Bu durum Kürt Özerk Yönetimini zora sokacaktır.
Bu nedenle hem ABD, hem de Barzani yönetimi PKK’nın varlığını ve faaliyetlerini küçülterek kontrol altına almak istemektedir. Gerek Irak Merkezi Yönetimi’nin, gerekse bu güçlerin PKK terör örgütüyle mücadeleye destek vereceklerini ifade etmelerinin altında yatan gerçek budur. Ancak PKK’nın ihtiyaç halinde yeniden kullanabilmesi için tamamen tasfiyesine yanaşılmamaktadır. Diğer taraftan bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da, ABD başta olmak üzere Irak’ın kuzey bölgesindeki hiçbir silahlı gücün, özellikle Peşmerge’nin PKK ile mücadele etmesi söz konusu değildir.
Irak Merkezi Yönetimi’nin Türkiye sınırına, terörist geçişini önlemek ve mücadele etmek üzere gerekirse asker gönderebileceğini ifade etmesi, Irak’ın kuzeyinde asker bulundurarak egemenliğini bu bölgeye de yayma arzusundan ileri gelmektedir. Zaten gönderilecek askerin gücü ve kabiliyeti de bunu gerçekleştirmeye müsait değildir. Sadece sembolik maksada yöneliktir. Esasen Barzani yönetimi de bölgedeki egemenliğini paylaşmak istememektedir.
Türk Hükümeti’nin Peşmerge ile birlikte yapılacak işlerin olduğunu söylemesi, sınırın Irak tarafının Peşmerge vasıtasıyla kontrol edilmesi isteğinden kaynaklanmaktadır. Yoksa Peşmerge PKK ile bir mücadeleye girmeyeceğini defalarca ifade etmiştir. Amaç terörün Irak topraklarından gelmemesini sağlayarak Türkiye’nin mücadele için Irak topraklarına girmesini önlemektir.
***
Barzani Irak’ın kuzeyindeki durumunu garantiye almak ve buna paralel olarak Büyük Kürdistan’ın da liderliğini yapmak arzusundadır. Suriye’deki olaylar devam etmekte, ayrışma temayülleri bulunmaktadır. Çukurca saldırısının arkasında Suriye kökenli Fehman Hüseyin vardır. Türkiye’yi terör baskısı altında tutmayı ve bölgede özerk bir yapı oluşturmayı hedeflemektedir. Ayrıca buna paralel çalışmalar yapıldığı da bilinmektedir. Diğer taraftan Suriye’deki muhalif ayaklanmalar kapsamındaki kuzey bölgedeki Kürt hareketleri de özerk bir yapı ortaya çıkarmaya çalışmaktadır. Barzani’nin de bu bölgede etkisi ve kontrolü bulunmaktadır. Irak’ta oluşan bir Kürdistan Özerk Yönetimi’nden sonra Suriye’de de Özerk bir Kürdistan Yönetimi’nin oluşması, Büyük Kürdistan’ın Suriye ayağının gerçekleşmesi demektir.
***
Türkiye’de de; devam eden sürece ilave olarak, son günlerde Kürtçülük siyaseti yapan ve terör gerçekleştiren liderlerin, Kürtler’in kendi anavatanında özgür bir halk olarak Kürtçe yaşayacağını, bunu herkesin ezberleyeceğini ifade etmeleri, ETA’nın silah bırakmasını olumlu bulduklarını söylemeleri ve Kürtlere de kendini yönetme hakkı tanınması halinde PKK’nın da silah bırakabileceğini açıklamaları dikkat çekicidir. Bölücü siyasetin, bölücü terör örgütünün, bölücü sivil toplum örgütlerinin ve bunun propagandasını yapanların hedefi özerkliktir. Büyük Kürdistan’ın Türkiye ayağını oluşturmaktır.
Türkiye’deki yeni anayasa çalışmalarında, ülke dönüşümünün bir parçası olan bölücülük konusuna dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu süreç bir fırsat olarak görülmektedir. Dış güçlerin bu konuya verdiği maddi ve politik destek herkes tarafından bilinmektedir. Yeni anayasada, amaçlarının gerçekleşebileceği bir durum yaratılmasındaki hevesleri son derece açıktır. ABD Dışişleri Bakanı’nın son beyanları ve Venedik komisyonunun Türkiye’deki anayasa çalışmalarına yardımcı olmak istemesi dikkat çekicidir. Üstelik bu komisyonun, yeni anayasanın, her yöne çekilmesini sağlayarak dönüşüme imkân yaratacak şekilde öz ve ideolojisiz olması yönündeki tavsiyesi, Türkiye’deki bazı çevrelerin bu şekildeki yaklaşımı ile örtüşmektedir. Gerçekleri görelim. Gaflete düşmeyelim. Hele ötesine hiç geçmeyelim.