Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER
Agah Oktay GÜNER

Gerçeğin ışığında Suriye politikası

Gerçeği görmek, gerçeğe tahammül etmek, gerçeği olduğu gibi kabul etmek doğru karar vermenin şartıdır. Çoğu kere yöneticiler gerçeği öğrenmek yerine kendi gerçeklerini hakikat diye sunmayı tercih eder. Yöneticinin sorumluluk derecesine göre; toplum bu yanlış karardan etkilenir, zarar görür.

Devlet adamlarının kin, öfke, haset gibi duyguları akıllarının gerisine alması şarttır. Bu duygular aklın önüne geçerse felaket başlar. Hitler komutanları, generalleri dinlemedi. Halbuki kendisi askerde onbaşı idi. Generallerin karşısında kendisinin onbaşılığını unutup taarruz emri verdi. Hedef Moskova'ydı. Rus steplerinde benzini, mazotu donduran soğuk Alman ordusunu perişan etti. Gururu ve kibri Hitler'in sonu oldu.

***

Suriye meselesine AKP iktidarı objektif bir gözle, doğru değerlendirmelerle bakamadı. Kardeş Esad'ı hasım Esed yapan hissi, mezhepçi, stratejik değerlendirmelerden uzak politika Suriye topraklarını yangın yerine çevirirken, milyonlarca Suriyeliyi evinden yurdundan etti. Binlercesi savaşta veya savaştan kaçmaya çalışırken yollarda öldü. Türkiye büyük maddi kayba uğradı, muhalif aşırı İslamcı örgütlere verdiği destekle prestij kaybetti. Giriş yapanlara sağlıklı bir denetim uygulanmadığı için Suriye'den pek çok terörist ve silah da girdi. Büyük çaplı kaç terör olayında kaç canımızı kaybettik. Huzurumuzu kaybettik!

Bilindiği gibi Kasım ayının üçüncü haftasında Soçi'de Türkiye, Rusya ve İran liderleri Suriye konusunda bir araya geldi, Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin toplanması hususunda anlaştıklarını açıkladılar.

Böyle bir mutabakata varılmış olmakla birlikte, üç liderin tamamen hemfikir olmalarının zor olduğunu ve önemli görüş ayrılıkları bulunduğunu tahmin etmek zor değil.

Esad rejimi için her türlü desteği sağlayan İran, Akdeniz'e açılan kapısından hiç bir şekilde vaz geçmeyeceğini gayet net ortaya koyan Rusya ile, Esed'le olmaz diye inat eden Türkiye nasıl bir çizgiye gelir? Gelebilir mi? Göreceğiz.

Türkiye bu noktada gerçekçi olmak, Esad düşmanlığını arşive kaldırmak zorundadır. Yarın, Rusya ve ABD, Esad seçimlere girsin dediğinde Türkiye'nin "hayır" deme imkanı var mıdır? Daha önemlisi hayır demenin ülkemize getireceği bir kazanç var mıdır? Suriye konusunda akıl çizgisine gelmek zorundayız.

Daha önce bir Irak tecrübesi yaşadık. Saddam, Kuveyt'e girdiği zaman daha BM ambargosu yürürlüğe girmemişti biz petrol boru hattını kapattık. Özal, bir koyup 3 alacağız diye açıklamalar yaptı. Çekiç Güç'ün K.Irak'a yerleşmesinde biz işgüzar bir rol oynadık. Peki ne kazandık? Irak bizi sokmak isteyen yılanların yuvası haline geldi. Barzani ve Talabani'ye kırmızı pasaport verdik, K.Irak'ın alt yapısını Türkiye inşa etti, polislerini eğittik hatta silah verdik. Sonra o silahları öldürülen PKK'lı teröristlerde bulduk. Mezhepçilikle Bağdat Yönetimini dışlayıp Barzani ile iş birliği yaptık. Geldiğimiz nokta meydanda; Barzani her şeyi hiçe sayıp referandumunu yaptı ve Türkiye Bağdat Yönetimiyle muhatap şimdi. Zararın neresinden dönülse kârdır diyelim. Aynı şeyi Suriye'de yaşamayalım.

***

Aklı başında her devletin yaptığı gibi Türkiye de dış politika tespitinde sadece kendi menfaatini ve uluslararası hukuk kurallarının dışına çıkmamayı gözetmelidir. Bizim açımızdan önemli olan Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması, devlet otoritesinin tesisi ve Türkiye aleyhine faaliyet gösteren unsurlar açısından bir üs haline gelmemesidir.

Bu arada Trump'ın 'Müslüman mülteci yasağı' ve Suriyeli mültecilerin ülkeye girişlerinin fiilen yasaklanmasıyla birlikte, ABD'ye mülteci başvurularında yüzde 83 azalma yaşandı. Trump yönetiminin ekimden beri ülkeye aldığı göçmenlerin yüzde 60'ı Hıristiyan.

5 milyonun üzerinde Suriyeli, dünyadaki büyük mülteci nüfusuna katıldı. Suriye içinde 13 milyon kadar kişi muhtaç durumda. BM bu yılın başında 2017'nin ülkedeki çocuklar için en kötü yıl olduğunu açıkladı. 3 milyon çocuk okula gönderilemiyor. Ölüm oranları bilinmiyor. Düzgün bir sağlık hizmeti verilemiyor. Ortalama yaşam süresi 15'lere düştü.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Ürdün, Lübnan ve Türkiye'de yaşayan mültecilerin yüzde 10'unun korunmasız olduğunu açıkladı. Altı yılda bu üç ülkede yaşayan 5 milyon mültecinin sadece yüzde 3'ü Avrupa'ya yerleştirildi. Türkiye'de neredeyse 3 milyon kayıtlı mülteci bulunuyor. Yarım milyondan fazla mültecinin ise Suriye'ye döndüğü belirtiliyor.

Gelişmeler Esad'ın tasfiye edilmesinin kısa vadede pek gündemde olmadığı yönünde. ABD ve Batılı ülkeler yakın bir gelecekte böyle bir adım atmaya niyetli gözükmüyor. Rusya'nın çizgisi zaten malum. S. Arabistan ve Körfez ülkeleri şu anda kendi krizleriyle meşgul. Muhaliflere lojistik ve politik destek 2011'den beri en düşük seviyede.

Türkiye yapıcı bir rol üstlenerek bölgede kaybettiği prestiji kazanma yolunda önemli bir adım atabilir.

Yazarın Diğer Yazıları