Genel durum ve Türk subayının şerefi
Önce genel durumun özetini verelim. Hemen söyleyelim ki iyi günlerde değiliz. Kamu düzeni çatırdıyor. Toplumda müthiş bir gerginlik var. Güven ortamı çöküntü içinde. Dinleme ve şantaj vakayı adiyeden olmuş. Kişiye, aileye, devlete, şirkete ait mahremler, medya raflarında. Korku toplumu yaratılmış. Borç batağındaki ekonomi üretemiyor, istihdam yaratamıyor, işsizlik kol geziyor. Köylü-çiftçi bitmiş, iş yerleri iflasta, açlık-yokluk had safhada. Hile, tertip, yalan, dolan, vurgun-soygun tepelere çıkmış, bakan çeken yok.
Resmi bilgilere göre, 2002-2009 arasında, 7 yılda 16.038 intihar vakası yaşanmış. Cezaevleri dolup taşıyor. Kültürümüze yabancı cinayetler, cinnet halleri akıl almaz tırmanışta. Helal-haram birbirine karışmış. Aileler yıkılıyor, ahlak ve muhafazakar yapı çöküyor.
Saç saça, baş başa bir kavga gözleri kör etmiş. Tedbir alacak kurumlar kendi derdinde.
Ortada laf ebeliğinden, yangına körükle gitmekten başka bir şey yok “Demokrasi” diye diye; temel hak ve özgürlükler marjinalleşmiş. Hukuk siyasallaşıyor, parti devletine gidiliyor. Sırada “etnik” yapıya dayalı bir rejim görünüyor.
İçişleri Bakanı, Perşembe günü TBMM’de, “Terörü bitireceğiz. O zaman siz mahcup olacak, hesap vereceksiniz” demiş de, muhalefet şaşıp kalmış. Öyle ya nasıl bitirecek? ABD ve Barzani’yle olmaz. Çünkü BOP’da aynı cephedeler. Örgüt isteklerinden oluşan “PKK açılımı” yoluyla, bölücüler devlete ortak yapılırsa terör biter mi? Hayır, aksine artar.
İşte esas aldanma ve tehlike burada. Gerçekler ise BOP haritasında. Kör olmayanlar bu haritaya bakarsa, bölünmüş Türkiye’yi ve “Büyük Kürdistan”ı görmemeleri mümkün değil.
Kısaca bunalım derinleşiyor, toplum ağır hasta, doktorluk yine millete kaldı.
* * *
Milletimizin en sağlam kurumu ordumuz derin sıkıntı içinde. Subaylar bir bir intihar ediyor. Asker de aynı ortamda yaşadığına göre, bu intiharları genel duruma bağlamak mümkün denebilir. Ama biraz düşünmek gerekmez mi? Elbette yaşanan iklim herkesi etkiliyor. Bu tamam da, askerlerin, hem de kahramanların arka arkaya intihar etmelerinin farklı sebepleri olamaz mı?
Tam bunları düşünürken, değerli dostum İbrahim Metin’in gönderdiği, büyük insan rahmetli Dündar Taşer beyin l970 yılındaki bir yazısı imdadıma yetişti. Bakın rahmetli Taşer, Türk askerinin ruhi yapısın nasıl tarif etmiş. İlgili bölümü okuyalım:
“Ordu, bir menfaat kurumu değildir; bir rahat kurumu değildir; bir istirahat kurumu değildir. Bir cefa mihrakıdır, bir vefa abidesidir. Şeref ve haysiyet temelleri üzerinde dikilir... İtaat, şecaat, vakâr ve vefa ocağı, mensuplarını kârlıya değil, iyi ve güzele müştak ederek yetiştirir. Orduya “Peygamber ocağı” diyen Türk milleti, bu hükmü boşuna vermiş değildir. Kumandanlık makamına “Peygamber döşeği” diyen halk inancı bir gerçeği ifade etmektedir. Türk Milleti’nin içinde büyümüş, Türkiye sahalarında yürümüş olan her aklı-selim sahibi bu kıymet hükümlerini bilir.
Zorluk, yokluk ve sıkıntı ordu mensubunu hiç bir zaman isyana sevk etmez, cemiyet hayatının her meselesini “Kaça mal olur” diye hesaplayan materyalist kafaların iddialarına rağmen hiç bir ihtilâlin sebebi iktisadî değildir. Kişi para uğruna ölüme yüzde elli şans tanımaz. Zira, ölünün servete ihtiyacı kalmaz.
Orduyu yalnız şeref duygusu hareket ettirir. Ve şerefine tecavüz edildiğini sanması benzine kıvılcım sıçraması demektir. Subayın emeklisi şeref bütünlüğünün dışına düşmüş değildir.” (1)
(1) “İhtilalciler Hesaplaşıyor. Belgelerle 27 Mayıs-13 Kasım-14’ler ve DÜNDAR TAŞER” İbrahim Metin’in yakında çıkacak kitabı.