Gemiyi terk eden yabancılar
C&A, TopShop, River İsland, Aeropostale, Hunkemoller, La Senza, Baumax, Götzen, Leroy, Merlin Bricolage, Electro Word, EP Center, Best Buy, Satrun, Douglas, Toly's R'us, Debenhams, Printemps ve Conforama.
Bunlar son 1 yıl içerisinde Türkiye'yi terk eden şirketler. Birçok havayolu şirketi, dahası çıkma hazırlığında olan daha birkaç büyük uluslararası marka...
Bu markalar Türkiye'yi bir bir terk ediyor. Hepsi kendi alanında dev şirketler. Türkiye'de kimse farkında değil ama sayıları mantar gibi çoğalan ve halen de artan AVM'lerde büyük yabancı markalar geri çekiliyor.
Peki, bu şirketler Türkiye'yi neden terk ediyor?
Daralan pazar mı, yoksa kriz mi? Ya da başka bir şey mi?
Ya da gerekçeleri hepsi mi?
Öncelikle şunu çok iyi anlamak lazım. Bu markaların çıkması Türkiye'de yabancı sermayenin kaçışını ifade ediyor. Bu şirketler elbette Türkiye'ye kazanmak için geldiler ama burada binlerce kişi çalıştırıyorlardı ve en önemlisi vergi veriyorlardı.
Sağladıkları katma değer ciddi rakamlardaydı.
Bunlar bir bir Türkiye'yi terk ediyor.
Önce krizi ele alalım. Bu şirketleri yöneten insanlar uluslararası tecrübeye sahip kişiler. Ekonomik verileri herkesten daha önce ve iyi okuyan başarılı yöneticiler. Türkiye'de bir şeylerin iyi gitmediğini en önce gördüler. Bu nedenle usul usul değil hızla arkalarına bile bakmadan kaçıp gittiler.
Türk halkının alım gücü her geçen gün düşüyor. Enflasyondaki artış, işsizliğin yükselmesi ve en önemlisi döviz kurunun kontrolsüzlüğü Türkiye'yi sarsıyor. Biz halk olarak halen bunu net olarak göremesek de elin yabancısı aylar önce gördü ve bohçasını toplayıp kaçtı gitti.
Hukuk önemli
Türkiye'de yaşanan krizin bu markaların çıkışında etkisi var ama öyle çok da büyük değil. Sonuçta bu şirketler küçülerek de olsa faaliyetlerine devam edebilirlerdi. Bunların faaliyetine son vermesinin en büyük etkisi Türkiye'nin uluslararası alandaki imajıdır.
Bu imajı bozan hukuk sisteminin yeterince çalışmaması. Özellikle yabancı basında çıkan yargı ile ilgili kararlar yabancı sermayenin ciddi anlamda ürkmesine neden olmuştur. Sermaye hukuk güvencesi ister. Türkiye'deki yargı ile ilgili uluslararası alanda o kadar çok olumsuz haberler var ki, bu bana göre en büyük etkendir.
Yabancı Türkiye'den korkuyor ve arkasına bakmadan kaçıyor.
Giden gitsin hiç de umurumuzda değil diyebilirsiniz ama Türkiye artık üreten değil sadece tüketen bir toplum. Bu nedenle sermaye girişine ihtiyacımız var. Sıcak para sadece Türkiye'nin kaynaklarını tüketir. Yüksek faize gelir parasını kazanır ve gider. Bütün bunlar kâğıt üstünde kalır. Oysa direkt yatırım yukarıda da söylediğim gibi istihdam ve vergi yaratır.
Hollanda'nın bugün Avrupa'nın en zengin ülkesi olmasının en büyük etkisi ülkedeki yüzyıllardır süren yargı güvencesidir. Dünyanın neresinden gelirseniz gelin burada bir hukuk güvencesi bulursunuz. Bu nedenle birçok dev şirketin merkezi o küçücük ülkededir.
Sonuç olarak yeni yıla karamsar bir tablo ile başlıyoruz.
Geçen hafta bir bankanın üst düzey yetkilisi ile görüştüm. Son Kanun Hükmünde Kararname'nin yabancıları çok rahatsız ettiğini söyledi. Banka olarak artık yurt dışından çok da rahat bir kaynak bulamadıklarını anlattı.
Doğal olarak bankalar yurt dışından ucuz kaynak bulamıyorlar. Yüksek faizle bulunan para Türkiye'de nasıl değerlendirilebilinir ki? Bir taraftan ekonomik istikrarsızlık, diğer yandan kur riski.
Artık bankalar da yavaş yavaş şubelerini kapatmak zorunda kalacaklar.
Son bir yıldır aynı şeyi söylüyorum.
AKP iktidarının ekonomik bir başarısının olmadığı ortaya çıktı. Bugüne kadar el parası ile yapılan inşaatlar yavaş yavaş bizi biraz daha ekonomik bataklığa sürüklüyor.
2018 yılı daha sert ve yüksek boyutlu kriz dalgası ile geçecek.