Gaziantep ve Hatay modeli Türksüz Türkiye!
Gaziantep ve Hatay’da AKP iktidarı tarafından uygulanan model, bütün Türkiye’de uygulanırsa, ülkenin adı artık Türkiye bile olmaz! Sebeplerine bir göz atalım...
CHP Gaziantep Milletvekili Melih Meriç, İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı’nın 450 bin olarak açıkladığı kentteki kayıtlı Suriyeli sayısının, kayıt altına alınmamışlarla birlikte yaklaşık 700 bin olduğuna dikkat çekerek, “Artık misafirliğin zamanı dolmuştur” dedi.
Sığınmacı sorununun kentteki ekonomiyi de etkilediğini belirten Meriç, kira fiyatlarının yükseldiğini ifade etti.
Meriç, paylaşımında şu ifadelere yer verdi:
“Türkiye’nin demografik ve sosyo-kültürel yapısı olumsuz etkilenmiştir. Kayıt dışı istihdam ve kayıt dışı ekonomi ise yaygınlaşmış, büyük rant içeren göçmen kaçakçılığı suçu ve bu suç sonucu yaşanan dramlar artmıştır. En nihayetinde halkımızda yabancı korkusu baş göstermiş, yabancılara karşı tepki büyümüştür.”
Melih Meriç, Gaziantep sokaklarında sığınmacıların durumunu gösteren bir videoda ise “Gelin 3 dakikada Gaziantep’in son halini izleyelim. Bu şehrin sonu bu olmamalıydı! Bir kaç sene sonrasını hayal bile edemezsiniz. Dönün bu yanlıştan artık! Gaziantep’e ihanet etmeyin. Suriyeli mülteciler artık bir sorun değil, beka sorunu haline geldi. Misafirlik bir yere kadar. Bizler yakında kendi vatanımızda misafir hale geleceğiz” demişti.
***
Bu arada Gaziantep Kulübü Başkanı Kübra Kayın, Gaziantepli 41 STK’nın imzaladığı raporu açıkladı ve şehirde Türk üniversitelerinden mezun olduğu halde Türkçe bilmeyen Suriyeli avukatların çalıştığını söyledi. Kayın, Suriyeli avukatların, Türkçe bilmemesine rağmen baroya kabul edilip ofis bile açtığını anlattı.
Suriyeli öğrencilere üniversitelere özel kontenjanlar açıldığının altını çizen Kayın, üniversitelerde Türk öğrenciler ile Suriyeli öğrenciler arasında haksız rekabet olduğunu belirtti ve şunları söyledi:
“Türk öğrencilerimiz üniversiteye girerken yıllar süren yoğun bir hazırlık sonunda seviye tespit sınavına girerek fakültelere yerleştirilirken, Suriyeli öğrenciler YÖS sınavı haricinde sınavsız bir şekilde fakültelere girebilmektedir. Dolayısıyla üniversitelerimizde sürekli artan, haksız rekabet oluşturan Suriyeli öğrenci potansiyeli ile karşı karşıyayız. Önceleri az sayıdaki yabancı öğrenci bir şekilde entegre olurdu. Kalabalık olduklarında buna ihtiyaç duymadıkları, kendi kültürlerini içimizde yaşamaya devam ettikleri gözlenmektedir. Gittikçe artan bir şekilde kültürel ve sosyal alışkanlıklarımız, kadim kültürümüz olumsuz şekilde etkilenmektedir.’’
Önümüzdeki 20 yılda kentin nüfusunun yüzde 50’sinin Suriyeli olmasını beklediklerinin altını çizen Kübra Kayın sözlerine şöyle devam etti:
“Türkiye’de 2022 yılı verilerine göre doğurganlık hızı 1.62 olmuştur. Bu durum, doğurganlığın nüfusun yenilenme düzeyi olan 2.10'un altında kaldığını göstermektedir. Suriye’de Suriyelilerin doğum oranı 2,7 iken Türkiye’deki Suriyelilerin doğum oranı 5,3 seviyesindedir. Önümüzdeki 20 yılın projeksiyonunu çıkardığımızda Gaziantep’in nüfusunun yüzde 50’sinin Suriyeli olacağı görülmektedir. Bu durum ekonomik, sosyal ve siyasi yükün hiç eksilmemesi ve demografik yapının bozulması anlamı taşıyacaktır.’’
Kayın, “Gaziantep’te yaşam; yerli nüfus için gittikçe çekilmez hale gelmektedir, Yolda, toplu ulaşım araçlarında, parkta, evde, işte çevreyle uyumlu olamamakta, kendi kültürlerini, alışkanlıklarını olduğu gibi sürdürmekte ve biz Gazianteplilerin yaşam alanını daraltmaktadırlar” dedi.
***
Bunlar sadece Gaziantep’ten yansıyan son tepkiler... Hatay’da durum daha farklı... Hatay’da ana dili Türkçe olanlar, sığınmacılar iç göç ve büyük depremle birlikte azınlığa düşmüş durumda. Hatay, plebisitle, yani oylamayla Türkiye’ye katılmış bir şehirdir! Devleti yöneten siyasi irade, Hatay’da Türkçe konuşanların göz göre göre azınlığa düşmesine seyirci kalmış veya yol vermişse, bunun bir projenin uygulaması olduğunu anlamamak için ahmak olmak gerekir.
Yine nüfus yapısı bozulurken, Türklerin kendi vatanlarında ev bulamaz, bulsa bile kirasını ödeyemez duruma düşürülmesi, kısacası ekonominin bozulması da aynı projenin bir parçasıdır.
Dünyanın en becerikli ekonomistlerini toplasalar ve “Türkiye ekonomisini çökertin” deseler, ancak bu kadarını yapabilirlerdi...
Ekonominin bilinçli kararlarla bozulması ve sığınmacılar sorunu, Türkiye’nin beka sorunudur. Böyle bir ortamda “Yeni Anayasa yapacağız” demek, “Türk devletine son vereceğiz” demektir.
Bu gidişatın değişmesi, halkın göstereceği tepkiye bağlıdır.