Gaziantep-Islahiye davaları...
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında "at izi, it izine karıştı" ifadesini bu sütunlardan ilk kez yazdığımda "Hadi canım sende!" diyenler çıktı. Toptancı anlayışın hakim olduğu mahkemelerde aynı çuvalın içine atılanlar arasında "mağdur"lar olduğunu dile getirdiğimde de müthiş eleştiriler aldım. 5 günlük, 20 günlük erler, subay-astsubay ile aynı tuvalete bile giremeyen, işsizlik yüzünden "uzman çavuş" olan garibanlar, gencecik subaylar, Atatürkçü-Milliyetçi olduğundan emin olduğumuz TSK personelinin önemli bölümü 15 Temmuz bahanesi ile tasfiye edildiği gibi taş duvarların ardına resmen gömülüyor. Bu konuda yaşanan haksızlık ve hukuksuzlukları yazmaya çoğunluk çekiniyor. Yeniçağ'da bu satırların yazarı 2004'den bu yana kumpasları yazarken daha sonra sağolsun Selcan Taşçı Hamşioğlu güçlü kalemi ile "adalet"i savunuyor. Bir de Odatv'de Müyesser Yıldız'ın hakkını teslim edelim. Geriye elde var sıfır... Oysa yükselen değer (!) "FETÖ Uzmanı" kart viziti... Maşallah, bankamatik memurlarından sözde "güvenlik ve strateji uzmanları" ve "yandaş"lar; "Vurun abalıya" misali binlerce masumu aynı kuyuya atıyor. Hapiste olanlar neyse de dışarıda açlık-sefalet ve daha acısı "damgalanan ailelerin acısı" vicdanları kanatıyor. Bu konuda ellerini ovuşturanlar başında gerçek FETÖ'cüler var. Gerçek Gazi Fatih Eryılmaz'ın "Kertenkele gibi kuyruğunu bıraktılar, gövdeler faaliyette" diye tanımladığı FETÖ'cüler "fahiş hukuk hataları"ndan kendilerine pay çıkarma peşindeler.
"15 Temmuz karanlık gecesi"nin önemli detayları henüz gün yüzüne çıkmadı. O gecenin tanıkları mahkeme huzurunda dinlenmedi. Haber ajansları ve iktidarın kollarının "bilgi kirliliği"ne sebep olduğuda açık. Yargı heyetleri "bir an önce bitirin" talimatı yüzünden gerçek suçluların izlerini bulmaktansa işi yüksek yargıya bırakıp işin kolayına kaçarak basıyorlar cezayı. Ne de olsa yukarıya doğru terfi almak da var!.. Oysa "Adalet günün birinde herkese lazım!" Hele de bugünkü iktidarın yetkili mercilerine... Basit, sıradan bir örnek verelim. Bu gün muhtemel Suriye harekatının merkezlerinden Gaziantep... 15 Temmuz gecesi tek mermi atılmadığı gibi, kışlalardan bir tek asker ve araç çıkmamış. Şehrin Büyükşehir Belediye Başkanı ve eski Bakan Fatma Şahin yanına Vali, İl Jandarma Komutanını alarak televizyon kameralarına: "Şehrimizde kalkışmaya katılan yoktur. Valimiz, Emniyet Müdürümüz, İl Jandarma Komutanımızla duruma hakimiz. Tugay ve Alay Komutanlarımızda hükümetimizin emrindedir" açıklaması yapıyor ve bu görüntüler mahkemeye savunma makamı tarafından sunuluyor. Ancak dikkate değer bulunmuyor ki askeri personelin bir bölümü "ağırlaştırılmış müebbet" cezasına çarptırılıyor. 21 Eylül'de Selcan: "Darbe Bulmacası" başlıklı yazısında özellikle "Islahiye Davası"nı yazdı. İlgilenenler mutlaka okumalı. "Ankesörlü arama" denilerek ceza verilen Kürşad Aktaş'ın nişanlısı tarafından arandığı gerçeği ortaya çıkınca Yargıtay Cumhuriyet Savcısı sonunda Aktaş'ın kararının da bozulmasını istedi. Oysa orada Yarbay Yüksel Acı ve Binbaşı Mehmet Akif Ayhan'ın durumu daha vahim. "Terör saldırısına hazırlık" emri ile personeli içtimaya çağıran bu subayların özellikle silah ve mermi aldırmadığı, emre rağmen araçları kışladan çıkarmadığı tüm resmi evraklarda var. 106'ncı Topçu Alayında cereyan edenler gün gibi ortada. Kaldı ki Yarbay Acı ve Binbaşı Ayhan'ın sınırsız derecedeki akrabalarından bile bir tek FETÖ'cü çıkmadığı gibi Ayhan'ın ağabeyi ünlü (!) "Askeri Casusluk Kumpası"na uğrayanlardan. Yargıtay 16'ncı Ceza Dairesi'nde bozulma kararı bir kaç kişi için verilmiş. Tamamının yeniden yargılama sonucunda gerçekler meydana çıkacaktır. Başta Acı ve Ayhan olmak üzere masum personel aklanarak özgürlüklerine kavuşacaktır umudunu taşıyorum. Acele ile hükümlerin verilerek incelemeye gönderildiği Yargıtay Ceza Dairelerinin işi çok ağır... "Kes-kopyala-yapıştır" kolaycılığı ile özensizce yapılan yargılamalardaki aksaklıkları tesbit ederek tahliye ve beraat kararları hukuka olan inancımızı yeniden tesis ettirebilecektir.
Sonuç olarak "gerçeklerin günün birinde ortaya çıkmak gibi huyu vardır" sözüne inanıyorum. Fakat "geç gelen adalet, adalet değildir" tanımı da unutulmamalı!
Son not: Sırada yüzlerce mektup var. Titizlikle inceliyor ve yazmaya devam edeceğimizi belirtiyorum. Tanrı sabır versin...