Gazetecilerin Servisi...
2008'den itibaren başlayan kumpas davalarında medyanın iyi sınav veremediği gibi bazı gazete ve gazetecilerin özel görevli olduğu biliniyor. Özellikle Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk Davalarında The Taraf'ın nasıl bir misyon yüklendiği 15 Temmuz'dan sonra meydana çıktı. Oysa bu satırların yazarı dahil iki elin parmağını geçmeyen fikir namusu sahibi meslekdaşlarımız "polis-savcı-medya" üçgeninde yapılan yargısız infazları yazdığı için başlarına gelmeyen kalmadı. Devletin kılcal damarlarına sızmış olan polis kılığındaki FETÖ ajanlarının acemice kurguladıkları kumpaslarda yine savcı kılığındaki hipnoz altındaki savcılar daha soruşturma başlamadan, zanlıların ifadesi alınmadan malum gazetelere servis yapıldığı unutulmamalı. "Bavulla yapılan servis"in sonucunda Türk ordusunun en güzide subayları yargılanırken, bu gün kendilerini "pür-ü pak" ilan edenler "ateş olmayan yerden duman tütmez" diyerek infaz memuru rolü almışlardı. Hukuksuz yargılama anında isyan eden ailelerin göz yaşları ile dalga geçerek "Kışın yediğiniz hurmalar yazın tırmalar" sözleri ile gevrek gevrek kahkaha atanlar bakıyoruz da bu gün tekmili birden "FETÖSAVAR" kesilmiş.
Devletin TRT'si dahil Yalanyolu olarak nitelendirdiğimiz Samanyolu'n da henüz operasyon başlamadan "gözaltına alında yapılan aramalarda çok sayıda bomba bulundu" haberlerini birileri unutsa da biz unutmuş değiliz. Dün Amerikan ajanları ile işbirliği yapıp Türk Ordusunu haline getirenlerle bu gün hükümete yalakalık olsun diye aynı yöntemlerle bilgi kirliliğini hedefleyen, devam etmekte olan davaları etkilemeye, toplumu yönlendirmeye kalkışanlar arasında ne fark var? Bir kaç gün önce yaşanan iki örnek var ki evlere şenlik. Habertürk Gazetesinde 20.07.2016 da yayınlanan haberde: "Eski Tuğgeneral Murat Aygün'ün ağzından ne savcılık ne de mahkeme dosyalarında bulunmayan ifadeye dayandığı iddiası ile "darbe girişiminin başlamasına" ilişkin haber külliyen yalandır. Söz konusu davada savunma yapan, müdahil olan avukatlarla görüştüm böylesine bir ifadenin bulunmadığının altını çizerek, algı operasyonlarının devam ettiğini vurguladılar.
Akşam Gazetesinin 18.07.2017 tarihli haberinde bir başka vaka var ki inanılır gibi değil. 15 Temmuz öncesinde gözaltına alınacak isimler arasında zikredilen isimlerin çoğu o listede olmadığı gibi, mahkeme dosyalarında bulunan iddianamelerde adı geçenlere rastlanmamıştır. Adı geçen haberlerde bir kaç darbecinin ismi olmakla beraber, kalkışmanın başlamasıyla darbeye karşı çıkan, birliklerin kışladan çıkışına izin vermeyen dahası televizyonların haber bültenlerine telefon ile bağlanarak, kalkışmanın hukuksuz olduğunu, az sayıdaki kalkışmacıların derdest edilerek darbeye son verileceğine, Türk Ordusunun Türk Milletinin emrinde bulunduğunu belirten üst rütbeli komutanlar bulunmaktadır.
Bu sütunlardan defalarca yazdım. "En tehlikeli yalan, içinde bir miktar doğru olanıdır..." Dün Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Odatv gibi davalarda aynı yöntemi kullananlar, zahmet edip farklı taktikler geliştirmek yerine ezberlerini bozmadan aynı istikamette yürüyorlar. Kimlerin hangi amaçla yaptığı belli olan servislerde kuryelik görevi yapan gazeteci kimliğindeki kişiler yaptıkları haberlerin ne anlama geldiğini bu gün bilmiyorlarsa. Yarın, öbürgün öğrenecekler. O genç muhabirlere bir de tavsiyem olacak. Bir dönem Gazeteciler Cemiyetinin "Yılın Gazetecisi Ödülü" verdiği Mehmet Baransu şimdi nerede? Silivri'de itirafçı olmak için dilekçe üzerine dilekçe yazmıyor mu? Aynı şekilde yazdıkları köşelerde, çıktıkları televizyon kanallarında gazetecilik dışında hakim ve savcı kesilen devrin pek (!) saygın, çok ünlü (!) yazarlarına demir parmaklıklar ardında sahip çıkan yok!
Bir başka gaflet ise savunma avukatlarının yaptığı açıklamalara, aldırdıkları tekzip yayınlarına yer vermeyenler. Av. Abdullah Kaya'yı Ergenekon ve Balyoz davasından tanırım aynı şekilde Av. Onur Aksuyu'da. Müvekillerinin isimlerini uzun uzun yazma imkanım yok. Her şeyden önce devam etmekte olan davalarda, henüz hüküm verilmediğine göre masumiyet karinesi gibi hukukun en basit maddelerine uyulması insani ve hukuki haktır.