Gazete tirajları neden artmıyor ?

Türkiye’de günlük gazetelerin toplam günlük tirajı 5 milyon dolayındadır. 10 yıl önce bu tiraj 4,2 milyondu. Toplam tirajdaki 800 bin artışının büyük kısmı Zaman gazetesinin artışından kaynaklandı. Bayi satışı düşük olan Zaman gazetesinin 10 yıl önce 300 bin olan tirajı bugün 1 milyona ulaştı. Demek ki son on yılda toplum tiraj değişmedi. Bu durumda Türkiye’de nüfusun yüzde 6.6’sına gazete ulaşıyor. Bu oranlar Avrupa’nın çok gerisinde kalıyor... Söz gelimi Norveç’te nüfusun yüzde 55’i İngiltere’de yüzde 30’u, Almanya’da yüzde 27’si, İspanya’da yüzde 10’una gazete ulaşıyor. Bizden geride Portekiz yüzde 6 ve Yunanistan yüzde 5 var.
Öte yandan büyük gazete tirajlarında da bir artış olmadı. 1984’te Günaydın gazetesinin bayi tirajı 1 milyondu... Bugüne kadar bayi satışında bu tiraja ulaşan gazete olmadı.
Türkiye’de günlük tiraj 6 milyon olurken, Japonya’da “Yomiurishimbun” 14 milyon 67bin, “The asahishimbun” 12 milyon 121bin’dir... Japonya’nın nüfusu 123 milyon, gazete tirajı 70 milyondur. Bizde nüfusun yüzde 6’sına ulaşırken, orada yüzde 57’sine ulaşıyor.
Gazetelerin yarı toplumsal hizmet özelliği var. Gazete okumanın hem kişiye, hem de topluma yararı var. Kişiye yararı var, çünkü gazete okuyanın bilgi ve kültürü artar. Olayları kavrama ve bilinç düzeyi artar. Bundan toplum da kazanır. Bilgili, kültürlü ve bilinç düzeyi yüksek toplumlarda, insan ilişkileri gelişir. Siyasi tercihler daha verimli olur. Bizde gazete okuyan sayısı hem düşük, hem de yıllardır aynı tirajda çakıldı kaldı. Günlük gazetelerin tiraj kazanmamış olmasının birçok nedeni var:
1) Basın taraflı davranıyor... Yukarıda ifade ettiğim gibi, basın toplumsal yararından dolayı, yarı kamusal nitelikte bir hizmettir. Bu nedenle tarafsız olması, objektif olması gerekir. Aksi halde topluma yararlı değil, zararlı olur.
Duayen bir gazeteci anlatıyor... 50 yıl önce bir gazete, imarsız villa haberi verecekmiş. Araştırmışlar, aynı kaçak villalar içinde gazete sahibinin de villası varmış. Gazete sahibine durumu anlatmışlar... Gazete patronu tereddütsüz “İşin içinde ben de olsam, haberi vereceksiniz.” demiş. Gazete haberi manşetten vermiş. Elbette bir gazete, toplumu temsil ettiği sermaye, iktidar partisi veya muhalefet partisi adına dizayn etmeye kalkarsa, hem topluma zararlı olur, hem de tiraj kaybeder.
2) Basın objektif değil... Türkiye gazete okuyan kişi sayısı itibariyle çok geri sıralarda olmasına rağmen, bizim medya siyahı beyaz gösterebiliyor. Söz gelimi bir gazete, Dünya Gazete Yayıncıları Birliği WAN’ın verilerine takla attırıp ve kendine göre yorumlar getirerek “Türkiye dünyada en çok gazete okunan ülkelerdendir” diye haber verebiliyor.
3) Gazetelerde birçok köşe yazarı, kullandıkları köşeyi, diğer insanlara saldırı köşesi olarak kullanıyor. Aynı şekilde bazı köşe yazarları bir biri ile kavga için bu köşeleri arena haline getiriyorlar. İki köşe yazarının kavgası hem başkalarını ilgilendirmez... Hem de toplum için kötü örnek olur. Yani basının toplumsal zararı ortaya çıkar.
Yine yazan ve çizenler için bu gazete ve dergiler, özel duyguları tatmin alanı olmamalıdır. Medya güçlü bir silahtır. Bu silahı topluma zarar verecek şekilde ve yalnızca kendi kavgaları ve hedefleri için kullananlar, eninde sonunda bu silahın ters teptiğini göreceklerdir. Dünyada her şey denge üstüne kurulmuştur. Doğada denge bozulunca deprem olur... Kıtlık olur. İnsan dengesi bozulunca, hastalık gelir. Basında denge bozulursa, olacak depremin altında önce bu dengeyi bozanlar kalacaktır.
4) Çoğu medya patronu, kâr etmek amacıyla değil, hükümet nezdinde güç elde etmek için medya sahibidir. Diğer devlet ihalelerini kovalamak, siyasi iktidara destek vererek diğer şirketlerini ve işlerini daha iyi yürütmek için medya patronudur. Doğrusu Türkiye’de banka sahiplerinin ve medya patronlarının düşük oranda da olsa diğer sektörlerle bağına izin vermemektir. Basın işinde olan patronun tek işi basın sektöründe, banka işinde olanların tek işlerinin ise bankacılık sektöründe olması gerekir. Zira bu iki iş kolu, istismara çok müsaittir.

Yazarın Diğer Yazıları