"Gardaşlık" sırası bizde
Öncesi de var da, yirminci yüzyılın ilk sürgününü 1930'larda yaşadılar; o da sadece şanslı varsayılanlar… İşkenceyle öldürüldü geri kalanlar. Öyle ki "Karabağ'ın hafızası"na hakim olanlar, katliama uğrayanların iniltilerinin günlerce sürdüğünü yazar.
Zaten bir daha da gün yüzü görmedi o topraklar;
Kardeşi kardeşten ayırdı aradan geçen yıllar.
Aralarından koca bir dünya savaşı geçti; tutuklamalar… Ailelerin bir yarısı bir yanda kaldı, diğer yarısı Aras'ın öte yanına atıldı.
Sonra…
O güzelim çeltik tarlalarının, üzüm bağlarının kan deryasına döndüğü Şayıflı saldırısı…
Derken…
Bellerini doğrultamadan yeni işgal başladı; bölge tam 67 gün Ermeni ablukasında kaldı…
Çarpışa çarpışa Aras'a varanlar, varıp da boğulmadan karşı kıyıya varanlar o günden bugüne dinmeyen bir hasretle de olsa yaşadı. Azerbaycan Türklerinin "Aras"ları, "Araz"ları büyük oranda o günün hatıraları; evlerini hatıra niyetine bir çöp alamadan terke zorlananlar, geri dönüş umutlarını çocuklarının adlarında yaşattı.
Geçemeyenler…
Kimi kaynaklara göre, 188 şehit, kimi kaynaklara göre 250 şehit… 300'den fazla gazi… 444 kişi yok oldu; buharlaştırıldı sanki!
14 sağlık ocağı, 50 kütüphane, 8 kültür evi, 1 müzik okulu, 11 kreş, 23 kulüp ve 22 sinema salonu yerle bir edildi.
"Çınar ayakta ölür" ölmesine ya; Bakü-Erivan tren yolunun da geçtiği Zengilan'da yeşil bir okyanus gibi uzanan çınar ormanları, kök saldıkları toprakta kim bilir kaç ölüm gördü, kaç kere kırıldı kolları kanıtları…
***
Günlerdir, Cumhuriyetsiz Cuma Hutbeleri'nin, Atatürk'süz Cumhurbaşkanlığı kliplerinin yarattığı buruk ortamda, Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi Socar'ın hazırladığı 29 Ekim reklamıyla teselli ediyoruz ya kendimizi; oradan aklıma geldi.
Dün, biz Cumhuriyetin 96. Yılını kutlarken, can Azerbaycan'da, Zengilan'ın Ermeni işgali altındaki 26. Yılına girmesinin yası vardı.
Tek taraflı "gardaşlık" olmaz;
Türkiye'nin uğradığı her saldırıda, her iftirada Azerbaycan dimdik yanımızda; acımız acıları, yasımız yasları, gururumuz gururları, coşkumuz coşkuları, bayramımız bayramları… Pek çok uluslararası platformda Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi vekillerinden daha gür savunuyor bizi Azerbaycanlı milletvekilleri…
Dün biz de, Ermenistan'a kükremeyi filan geçtim de, satır arasında küçücük bir mesajla, duygudaşlık bildirimiyle, NATO'ya iki cümlelik çağrıyla -NATO'nun diğer işgal bölgeleriyle birlikte Zengilan'ın da kurtarılması yönünde aldığı güvenlik kararı var sonuçta- bir "gardaşlık" selamı yollayamaz mıydık Azerbaycan'a?
Nereye kadar "hep bana"?
***
Adalet Bakanlığı'nın dikkatine…
---
Ankara Kitap Fuarı'nda standımızı ziyaret eden eski bir cezaevi çalışanı anlattı:
- Terör mahkumlarının kaldığı "siyasi" denen koğuşlarda garip şeyler oluyor; FETÖ'cülerin kaldığı koğuşlarda da, PKK'lıların kaldıklarında da… Cezaevi yönetimlerinin "bu yasak" dediği bir kitap var mesela, bir arama yapıyoruz; koğuşta. Nasıl giriyor? Bakıyorum, üzerinde kaşesi var. PKK'lıların koğuşlarında arama yapıyoruz, duvarlarda Öcalan posterleri… Yırtıp atmaya kalkışıyoruz, kaşesini gösteriyor mahkum. Birilerinin inisiyatifiyle sokulmuş. Nasıl olabiliyor? Müdüre arz ediyoruz, o bizden çok şaşırıyor. Diğer kurumları bilmem, cezaevlerinde bir sürü ülkücü, Atatürkçü veya hiçbir siyasi görüşü olmayan insan ihraç edildi ama ihraç edilmesi gerekenler hâlâ görevlerinin başındalar…
Adalet Bakanlığı'na açık bir ihbar olsun bu iddialar; zira, gerçek manada bir tek onlar teyit edebilir, okurumuzun Silivri Cezaevi'ni işaret ederek paylaştığı iddialarının, gerçeği yansıtıp, yansıtmadığını.
***
Maraba…
------
Cumhuriyetin halkı marabalaştırdığını savunan zata elden ele ulaştırabilir misiniz…
Cumhuriyet, bu ülkede yaşayan her bir ferdi, din ve ırk ayrımı yapmaksızın "eşit vatandaş" yapmadan önce;
Türklerin, nüfusu arttırmak üzere davet edildikleri İstanbul'da oturdukları evlerin sahibi olmaları bile yasaktı!
Liyakati ne olursa olsun, hür doğmuş bir Müslümanın orduda da, bürokraside de yüksek mevkilere gelmesi imkansızdı.
Bütün vergi yükü köylünün üzerindeydi…
Devşirme vezirlerin, paşaların, ordu komutanları, beylerbeyleri, sancakbeyleri sefa içindeyken, Türkmen ahali yokluktan ot otluyordu, ot!
***
SORU-YORUM
---
Camilerin bulunduğu alanlarda fetih şölenlerinde konser oluyor, Ramazan eğlencelerinde konser oluyor, "15 Temmuz Bayramları(!)"nda konser oluyor da bir tek Cumhuriyet Bayramı'nda olunca mı halkın dini duyguları inciniyor?