Futbol ve Afrin
"En iyi savunma hücumdur" lafı futbol taktiği olsa da hayatın her alanında geçerli. İtalyanların bir dönem dünyayı kasıp kavuran Kataniço'suna karşı icat edilmişti. Genelde adalılar tarafından uygulandı. Çizme'nin savunmaya bağlı, hızlı çıkışlarla oynanan futboluna tanık olundu. Kimilerine göre bu, basketbolun baskın hücumundan -fastbreak- esinlenmeydi.
Sadece Trabzon-Fenerbahçe maçını incelemek gerçekleri anlamak için yeterli. İzleyenler gözlemlemiştir. Bu oyunda iki korkak teknik direktörün "önce savunma, sonra gol atarsak iyi olur" taktiğine tanık olduk. İkinci yarıda, golü bulan ev sahibinin hocası, üstüne yatmaya kalkınca beraberliği bile zor kurtardı. Aynı şey misafir ekip için de geçerliydi.
Bakmayın siz ağlamalarına sonuçta her ikisinin de mutlu olduğunu gözlerinden anladık. Çünkü yenilmediler. Türk futbolu uzun süredir korkakların yönetiminde. Gelen yabancı hocalardan, yerlilere kadar bu kafayı görüyoruz. Bu sınıflandırmaya girmeyen yok.
Hep hakem
Arada bir-iki çalıştırıcı çıksa da, bunların ömrü bence uzun olmuyor. İstediğiniz kadar eleştirin neticede parayı da puanı da "eyyamcılar götürüyor". Bunların işler kötü gittiğinde bip attıkları tek kuruluş "Hakemlik Müessesesi". Örnek vermek gerekirse Aykut Kocaman'ın pazar akşamı söylediklerine bakmak yeterli:
"Ali Palabıyık, iki Trabzonluyu atmadı".
İnsafı batsın, Fenerbahçe'nin neredeyse tüm maçlarını yöneten Palabıyık'tan başkası mıydı?
Onu, kamuoyuna öve öve tanıtan -adeta istekte bulunan- Aziz Başkan değil miydi? Kocaman, "bıyıksız palabıyık"a yüklenirken "Bizim Fernandao'ya da kırmızı kart çıkarılmalıydı" diyebilse belki hak vereceğiz.
Spor medyamız da bir alem. İlker Yağcıoğlu bildiğiniz gibi "kessen sarı-lacivert akar"lardan. İstanbulspor'la yapılan kupa maçından sonra söylediklerini hatırlayalım. Hiçbir şey oynamayan Fenerbahçe için "durdu durdu, vurdu". Adama sormazlar mı "Allah aşkına oynanan futbol muydu?" Kaldı ki golün atıldığı dakikaya kadar köşe vuruşu bile kullanmamış bir takımdan söz ediliyor. Başında gençlere önem verdiği iddia edilen bir teknik adam, Genç Serhat'ı oyuna aldığında dakikalar 90+2'yi gösteriyordu. Bu nasıl göz boyamacılıktır? Sonra da nutuk atılıyor; "alt yapıya mutlaka önem verilmeli". Bu kafalarla sahaya tabure ile çıkan Valbuena gibilere çuvalla para ödüyoruz. Kullandığı duran top gol oldu ya, artık bir ay övgü yağdırırız. Trabzonlu Sosa'nın durumu da ondan farksız.
Yeri uygun olmayabilir ama kupa yarıfinallerinden bir gözlemime mutlaka yer vermek istiyorum. a Spor'da Ceyla Büyükuzun, Gürcan Bilgiç'e maç programını sunup, sordu; "Hangi maçta sürpriz bekliyorsun?" Merhum Necati Bilgiç'in oğlu "Tek sürpriz Başakşehir-Giresunspor maçından çıkabilir" karşılığını verdi. Aynen de çıktı. Gecikmiş de olsam Gürcan'ı kutluyorum.
Bizimkinin durumu
Peki Şenol Güneş cesur mu? Kesinlikle hayır. Bir ara hep aynı şeyi yaptı. 1-0'ı yakaladı mı oyundan bir hücumcuyu alıp, yerine savunmacı sokuyordu. Bu isim de mutlaka Necip oluyordu. Hıncal Uluç söyleye söyleye Güneş'i Necip tercihinden vazgeçirdi. Mantığı ise aynı yerde takılı kaldı herhalde.
Bugün "yenemiyorsan, yenilmeyeceksin" zihniyetli teknik direktörlerin istilasındayız. En başta da Ümit Özat. Bir sezonda iki-üç takımı küme düşürenleri görüyoruz. Bu yüzden Türkiye'nin Kapıkule'den öteye geçmesi zor. Beşiktaş eğer Bayern Münih'i geçerse, tam 500 defa " Şenol Hoca senden özür dilerim" diye yazacağım.
***
Savaşta da aynı taktik
Sadece ayaktopunda mı savunmada kaldık? Tabii ki hayır tam 6 yıldır seyrettiğimiz Afrin için nihayet harekete geçebildik. Akıl sır erdiremediğim müdahale için tam 700 taciz ateşini beklemekti. Hatta kimileri, bölücü örgüte ilk kez PKK -Partiya Karkerên Kurdistanê- denildiği yerin Afrin olduğunu yeni öğrendiler. Bu konuda Ahmet Yeşiltepe ve Doç. Dr. Ali P. Gürson önce ben söyledim yarışına girdi.
Bu arada ekran tartışmalarında iki konu ön plana çıktı. Bunlardan hamaset yapanların başını Azerbaycan kökenli bayan gazeteci Sevil Nuriyeva çekti. Gururumuzu okşayan konuşmalar yaptı. "Bosna'dan Doğu Türkistan'a kadar pek çok ülkeden bizimle birlikte savaşmak için başvurular yapıldığını" anlattı. En güzel lafı, Erdoğan'ın dünya beşten büyüktür'ünden esinlenmeydi; "Türkiye, Türkiye'den büyüktür".
Nuriyeva'nın sadece "İngiltere, Almanya ve hatta ABD'de Türkiye'yi haklı görenlerin sayısı arttı" şeklinde ki sözlerini ihtiyatla karşıladım.
Gerçek
Aynı tartışmada Doç. Dr. Ahmet Kasımhan'ın söyledikleri önemliydi. Dünyada 500 yıllık yönetme metotları yıkılmakta. Uluslararası güçlerin yanı sıra bölgesel güçler de ön plana çıkacak. Bunlardan biri mutlaka Türkiye olacak. 15 Temmuz'a rağmen halkın şu anda en güvendiği kuruluş TSK. Türkiye böyle bir orduya sahip. Bu da avantajımız, dedi.