Fırtınaya beş kala...

İngiliz Economist dergisi Eylül başında, sermaye girişlerinin aniden durması durumunda yükselen piyasaların risk haritasını gösteren bir endeks yayınladı. Bu endekse göre 26 ülke arasında “en kırılgan ülkenin Türkiye” , en az kırılgan ülkelerin ise Rusya ve Çin olduğu belirtildi. Türkiye’nin en kırılgan ülke olmasının nedeni olarak ta, büyük cari işlemler açığı, kısa vadeli dış borcu ve hızlı kredi büyümesi gibi faktörler gösterildi.
Fitch Ratings’in Kıdemli Direktörü Paul Rawkins Türkiye toplantısında (bütçe gibi) mali dengelerin iyi durumda olduğunu belirtirken en büyük riskin ani sermaye çıkışı olduğunu söyledi. Cari açığın yapısal bir sorun olması nedeniyle “Türkiye, mükemmel fırtınaya yakalanmadı ama fırtınanın yakınındadır” uyarısını yaptı.
Cari açık, dış borç ve Türkiye’nin dış kredilerindeki artışın getirdiği sorunlar kısa dönemde halka yansımaz. Bu nedenle halk farkına varmaz. Yani görünmeyen bir risktir. Sıcak para geldiği sürece, dünyada para bolluğu olduğu sürece, Türkiye sıcak para ile, dış borçlanma yoluyla, altyapısını, bankalar ve kârlı işletmelerini yabancıya satarak döviz elde eder ve ithalatını finanse ederek, cari açığını kapatır. Ancak deniz biterse, bu afyon etkisi de biter.
Dünya düzeni bu balonla sürdürülemez... Bunu bizzat bu düzenin bekçisi olan IMF ve diğer uluslararası kuruluşlar da söylüyor. Dünya ulusal politikaları olmayan, kendini para bolluğunun kaderine bırakmış ve sıcak paranın afyon etkisi altındaki ekonomiler, elbette FED kararlarından ve sermaye hareketlerinden en fazla etkilenen ülkeler olacaktır.
Cari açık vermeyen Rusya ve Çin aynı zamanda ulusal politikaları olan, kendi ülke çıkarlarını koruyan ülkelerdir. Bu ülkelerin milli parası da aşırı değerli değil. Söz gelimi, başta ABD ve Avrupa’nın baskılarına rağmen, Çin milli parası Yuan’ın değerini düşürmedi. Türkiye’de ise Merkez Bankası reel kur endeksi yayınlıyor. Bu endekse göre Dolar kurunun 2.20 olması gerekirken, Merkez Bankası hâlâ “Sıcak para gelirse dolar 1.80’e iner” diyor.
Yani Merkez Bankası Başkanı’nın özürü kabahatinden büyük... Çünkü gerçekte sermaye girişini Merkez Bankası’nın kontrol etmesi gerekirken, Başkan döviz kuru hareketlerini sıcak paranın kontrol ettiğini söylüyor.
Dalgalı kur sistemi uygulayan ülkeler, milli paraları aşırı değer kazandığında, cari açıktan ve iç üretimin ithal ara malı ve ham maddeye bağımlı olmasından korktukları için, ABD dahil gerekli önlemleri alırlar. Türkiye’de ise ekonomi yönetimi ve sıcak para lobisi, TL ’nin değerli olmasını isteyerek, cari açıkla mücadeleyi değil, sıcak paranın önünü açmaya yoğunlaşıyorlar. Uzaktan bakınca Merkez Bankası’nı da aynı parelelde görmek insanı üzüyor.
En kötüsü de ekonomi yönetimi, içeride yapılan bu tür analizlere kızıyor ve yabancıların uyarısını ise görmezlikten geliyor.
Korkunun ecele faydası yoktur... Ekonomi hızla fırtınaya gidiyor. Bu fırtınanın başlaması yine cari açığa taviz vererek, Mart seçimlerine kadar gider. Ondan sonra siyaset dahil her şey ekonomiye bağlı olacaktır.
Ok yaydan çıktı. Bundan sonra herhangi bir önlem almak imkanı da yoktur. Çünkü 2001’den beri üretim yapısı sıcak para ve ithalata bağımlı oldu. Şimdi kur yoluyla ithalatı pahalı yaparsak, üretim de durma noktasına gelecektir. Diğer taraftan, sıcak parayı kontrol edersek bu defa cari açığı finanse edemeyiz.
Eğer FED ve sıcak para kararlarından zaman kalırsa, Türkiye’nin düze çıkması için en az 2-3 yıllık bir sıkıntı dönemi yaşaması kaçınılmaz gibi görünüyor.

Yazarın Diğer Yazıları