Fırat Yılmaz’ın ardından...

Ege Üniversitesi’nde PKK militanları 20 Şubat Cuma günü Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü 4. sınıf öğrencisi ülkücü Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nu bıçaklayarak şehit etti.
Bu vahşeti milletle paylaşırken Sayın Oktay Vural’ın hafızalara kazınan hislerini zaman zaman bizler de izliyor, onunla birlikte bizler de ağlıyoruz.
Bu şahadetin ardından Selahattin Demirtaş’ın, “Bir kişi MHP’lidir diye kıymetsiz diyemezsiniz. Bir gençtir, annesi babası vardır” açıklaması üzerine bir şeyler yazmak istedik amma, hele dedik, acımız hafiflesin, öfkemiz geçsin.
Acımız hafiflemedi amma, artık biraz daha sakiniz ve PKK zihniyeti hakkında tarihe not düşmek için bir şeyler karalayabiliriz.
“Bir kişi MHP’lidir diye kıymetsiz diyemezsiniz” demek “Bizim nazarımızda kıymetli olanlar ve kıymetsiz olanlar vardır. MHP’liler onlardan değildir” demek gibi bir şeydir. İnsanları “değerli” yahut “değersiz” diye ayırmak işte böyle ancak olsa olsa PKK zihniyetinin işi olabilir. Öcalan da en yakınındakini bile “değersiz” diye öldüre öldüre bugünlere gelmedi mi?
Böyle bir caninin tedrisatından geçmiş Demirtaş ve ötekilerden ne beklenebilir. Oysa her insan “Ahseni takvim üzere” yaratılmıştır ve “Eşref-i mahlukât” tır. Diyelim ki Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim gibi “değersiz” dediniz, illa da onun yaptığı gibi “değersiz” dediğinizi bıçaklamanız, Molotof kokteylleri ile halk otobüslerinde cayır cayır yakmanız mı gerekiyor? Kim ile sizin aranızda ne fark var?
Cinayeti hafifletecek ya, Demirtaş, “Provokasyon” diyor, “AKP” diyor. İmtihana girmek istemenin, okuyup adam olmak için çırpınmanın neresi provokasyon?
Tamam, Fırat’ın bıçaklanma hadisesinden sonra polisin adeta “ölsün” diye parmağını kımıldatmaması asla akıldan çıkmayacak yenilir yutulur bir şey değil amma, PKK’lılar AKP’li mi ki, “provoke ol” deyince “provoke” oluyorlar?
Dikkat edin, Demirtaş’ın sözleri arasında cinayet işlemiş PKK’lıya “katil” dediği, “câni” dediği falan yok. Her sözü, işlenen cinayete kılıf uydurmak üzere kodlanmış. Türkiye bu dönemi bakalım nasıl atlatacak? Fırat kardeşimize Cenab-ı Hak’tan tekrar rahmet diliyor, ailesi ve milletimize de sabır ve metanet tavsiye etmekten başka elimizden bir şey gelmiyor...
İş devlete düşüyor. Devlet de hızla partileştiği için ortalıkta görünmüyor. İzmir’de Şırnak’a dönmüş vesselâm...
İlim niçin öğrenilir?
Adını vermeyelim, bir kardeşimiz İslâmi bir konuda bize bilgi soruyor. Biz de, “Bilip de ne yapacağını” sorduğumuzda, “Arkadaşlarla tartışırken lâzım oldu” cevabını veriyor...
Bu genel bir hastalık olduğu için cevabı da genel vermek istedik.
Kardeşim; İslâmî ilimler “tartışmalarda kullanmak” için değil “yaşanmak için” öğrenilir. Kur’an ve Sünnet, senin kahve konuşmalarında yahut yazacağın bir yazıda rakibinin sırtını yere vurmak için kullanılacak oyunlar değildir ve biz bu görüşte antrenör olma riskini alamayız.
Niçin dersen, Peygamber Efendimiz(Allah’ın selamı üzerine olsun) buyurur ki:
“Toplantılarda ilimle üstünlük taslamayın! Böyle yapanın gideceği yer, Cehennemdir.” (İbni Mace)
(Allah rızasından başka maksat için ilim öğrenen veya ilmini dünya menfaatine alet eden, Cehennemdeki yerine hazırlansın!) [Tirmizi]
“Mirac gecesi ateşten makaslarla kendi dudaklarını kesen insanlar gördüm. Cebrail aleyhisselama bunların kim olduğunu sordum. ” Kendileri yapmadıkları halde “yapın” diyen vaizlerdir “ dedi.” (Müslim)
“Kıyamet gününde en şiddetli azab görecek olanlar, ilminin kendisine faydası olmayan âlimlerdir. (Ebu Hureyre, Ramuz-el Hadis”
“Kıyamet gününde en çok hasret duyacak olanlar şu kimselerdir: ” Dünyada ilim talep etmeye fırsatı olduğu halde talep etmeyen, bir de öğrettiği adamlar ilminden fayda gördükleri halde kendisi görmeyen “ (Hz.Enes. Ramuz-el Hadis)
“Namaz dinin direği değil, gereğidir” diyen kişi, ağzı ile kuş tutsa, batmıştır. Çünkü o bu sözü ile “Bu dini Hz. Muhammed değil, ben daha iyi bilirim” demiştir.
Böyle söyleyen birinin tövbe etmediği sürece İslâm dairesinde kalıp kalmayacağını ilçenizdeki müftülüğe gidip, sorabilirsiniz.

Yazarın Diğer Yazıları