Fiili işsizlik oranı yüzde 14.6 oldu
Türkiye İstatistik Enstitüsü Kurumu, Haziran döneminde işsizlik oranlarını açıkladı. İşsiz sayısı geçen sene Haziran ayına göre 299 bin kişi artarak 2 milyon 525 bine yükseldi. İşsizlik oranı yüzde 8.8 oldu. Geçen sene Haziran ayında işsizlik oranı yüzde 8.0 olarak ilan edilmişti.
Dünyada ve özellikle Avrupa’ya bakınca yüzde 8.8 işsizlik oranı yüksek bir oran değildir... Ancak benim öteden beri itiraz ettiğim bu oranın fiili işsiz sayısını yansıtmadığı şeklindedir.
Benim düşünceme göre, eğer Türkiye’de bir istihdam politikası uygulanacaksa, işsizlikle mücadele edilecekse, önce işsiz insan sayısını iyi tespit etmeliyiz. Başka bir ifade ile işsizlik sorununa teşhisi iyi koymalıyız.
Haziran ayında TÜİK’in işsiz saydığı 2 milyon 525 bin kişinin dışında Yine TÜİK’in “iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar” dediği 2 milyon 031 bin kişi daha var. Bunlar iş aramadığı için işsiz kabul ediliyor. Ayrıca bunlar iş gücüne de dahil değil. Bunları iş gücüne katmak gerekir. Çalışacak niteliklere sahip ve çalışmaya hazır olanlar aynı zamanda iş gücü kapsamında olmalıdır. Bu takdirde ilan edilen iş gücü 28 milyon 844 bin kişi, 30 milyon 875 bine yükselmiş oluyor.
İşsiz sayısı da, TÜİK’in işsiz olarak ilan ettiği, 2 milyon 525 bin işsiz ile işsiz saymadığı 2 milyon 35 bin kişinin toplamı, 4 milyon 560 bin kişiye çıkıyor. Bu işsiz sayısını 30 milyon 875 bin olarak düzelttiğimiz iş gücüne oranlarsak “fiili işsizlik oranı” yüzde 14.8’e çıkmış oluyor.
Bu köşede, 29.08.2012 tarihli yazımda, Mayıs ayı fiili işsizlik oranı 14.6 oldu demiştim. TÜİK haklı olarak bu hesabıma itiraz ediyor ve “İşsizlik tahmininde kullanılan yöntemin, Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından tanım kavramlar esas alınarak hazırlandığını, aksi halde uluslararası karşılaştırmalar yapılamayacağını” ifade ediyor .
Aslında bu açıklama TÜIK’in web sitesinde de yer alıyor. TÜİK işsizi, “Referans dönemi içinde istihdam halinde olmayan kişilerden iş aramak için son üç ay içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olan kurumsal olmayan çalışma çağındaki tüm kişiler” olarak tarif ediyor.
Bu anlamda Türkiye ile gelişmiş ülkeler arasındaki standartlar bir biri ile uymuyor. Söz gelimi Avrupa’da işsiz kalanlar veya yeni iş arayanlar doğrudan doğruya işsizlik kanallarına baş vuruyor. Resmi veya özel iş bulma kurumlarına baş vuruyor... İnsan kaynakları ilanlarını tarıyor... Sosyal medyada iş arıyorlar... Türkiye’de ise iş arayanda da, iş verende de böyle bir alışkanlık yoktur. İş bulma kanalları etkin değildir. Ayrıca birçok işsiz de yakın çevresini kullanarak iş arıyor. Bu şartlarda fiilen iş arayanlar ile işsizlik kanallarına başvuranlar arasında fark oluşuyor.
Bu noktada yapılması gereken, Türkiye şartlarına göre de ayrıca bir işsizlik oranı hesaplamaktır.
Öte yandan uluslar itibariyle, işsizlik oranlarını karşılaştıranlar yalnızca yüzde 8.8 işsizlik oranına bakmıyorlar. Ayrıca iş gücüne katılma oranına ve istihdam oranına da bakıyorlar. Türkiye’de iş gücüne katılma oranı ve istihdam oranı çok düşüktür. Avrupa’da ortalama yüzde 70 dolayında iş gücüne katılma oranı ve yüzde 60 dolayında olan istihdam oranı, Türkiye’de Haziran ayında sırasıyla yüzde 51.9 ve yüzde 47.4 oldu. TÜİK’in işsiz saydığı fiili işsizleri de iş gücüne dahil edersek, iş gücüne katılma oranı yüzde 55.5 oluyor ve bu daha gerçekçi bir sonuç olarak görünüyor. İstihdam oranı ise elbette değişmiyor.