Felaket, ihanet, katliam!.. Peki suçlular?..
Gazeteler başlık atmış; "600 uzman enkazda delil topluyor" diye!!!
Maraş depreminin ardından 10 kentte 41.791 binada en az 190 bin kadar konut ve iş yerinin yıkıldığı tespit edilmiş...
11 kentte 387 bin bina incelenmiş, 50 binden fazlasının yıkılmasına karar verilmiş, 11 bininin orta, 99 bininin az hasarlı olduğu, 180 bin kadarının da hasarsız olduğu saptanmış...
İşte enkazdan deliller nasıl toplanacak, bu deliller üzerinden ne yapılacak sorusu herkesin kafasını karıştırıyor ama, binaların yıkılması, bir bölümünün de ağır hasarlı olmasının tek nedeni doğa felaketi değil...
Asıl felaket imar rezaletlerinde yaşanan çarpıklık ve ihanetten kaynaklanıyor...
Muhalefet, AKP''lilerin Maraş depreminde yıkılan binaların çoğunun "1999 depremi öncesine ait" olduğu iddiasını yalanlıyor...
İddiaya göre, bölgedeki yapıların yüzde 87''si 1999 sonrası yapılan, çoğu 15-20 yıllık inşaatlar olduğuna göre, asıl skandal burada başlıyor...
Yani tüm inşaatlar, 1999 yılındaki depremden sonra çıkartılan yapı yönetmenliği kapsamında inşa edilmesi gerektiğine göre, denetimsizlik vahim bir ihmal...
Örneğin; Maraş''taki Mimarlar Odası binasının ayakta durduğu ve çevresindeki yapıların neredeyse tamamının yıkıldığına dikkat çekilirken, gözden kaçan çok önemli bir detay var;
Mimar ve mühendislerin kendi meslek kuruluşları için yaptığı bina ayaktaysa, o halde çöken binaların denetimlerini yapan mimar-mühendislerin projelendirme ve denetim konusunda sorumlulukları yok mu?..
Belediyelerde, imarla ilgili kurumlarda ve yapı denetim ofislerinde çalışan mimar, mühendisler görevlerini imar mevzuatı kapsamında yeterince yapabildiler mi?..
TEK SUÇLU MÜTEAHHİT Mİ?..
Velhasıl, Maraş''taki deprem 10 şehrin büyük bölümünü enkaza dönüştürürken ve 36 binden fazla insan yaşamını yitirirken; suçluların kategorize edilmesinde, üzerinde çok düşünülmesi gereken ayrıntılar var;
Maraş depreminin ardından on kentte 150''den fazla müteahhit dışında, 21 provokatör ve hırsızlıkla yağmaya karıştıkları tespit edilen 102 kişi tutuklanmış...
Bunlar iyi de, yaptıkları binalar iskambil kuleleri gibi yıkılan müteahhitler, felaketin tek suçlusu olmamalı...
Yıkılan binalara onay veren Cumhur ve Millet ittifakına bağlı belediye başkanları, buralardaki fen işleri, imar müdürlükleri ve imar komisyonları ile belediye meclislerinin hiç mi suçu yok...
Hadi diyelim müteahhitler demirden, çimentodan çaldı, kötü malzeme kullandı, proje dışına çıktı da, tüm bu rezillikler yapılırken bu binaların sözde kontrolörleri, yapı denetim bürolarının yetkilileri ile belediyeler ne yapıyordu acaba?..
Evet; ortada bir denetimsizlik ve rüşvet çarkının ihaneti var ama; konu felakete davetiye çıkartmak olunca, "inşaat yoğunluğu ve yüksek kat" isteyerek belediyelere baskı yapan ve bu şekilde rant elde eden açgözlü vatandaşları da unutmamak lazım...
Ve tabii ki; çarpık yapılaşmaya göz yumanlarla imar affı skandalına imza atanlar ve bu arada kentsel dönüşüm adı altında rantsal dönüşüm yapanlar da göz ardı edilmemeli...
HAMMURABİ... HAMMURABİ, NEDİR BUNUN SEBEBİ?..
Evet; deprem bölgesinde on binlerce bina karton kutu gibi dağılırken, çevrede ahlaklı müteahhitlerin yaptığı yapıların ayakta durması imar rezaletlerindeki ihaneti çarpıcı biçimde gözler önüne seriyor ama, bir de imar ihanetine karşı duran vatandaşların başına gelenler var ki hem utanç verici, hem de "adalet nerede" dedirtiyor!!!
İşte Antakya''daki Rende Sitesi''nde 78 kişiye mezar olan binaların kolonlarının kesildiği, ancak bununla ilgili yapılan suç duyurusuna takipsizlik kararı verildiği ortaya çıkmış!..
İşte (sosyal medyaya yansıdığı gibi) bir kentte müteahhit, "sakın deprem olursa evinizden çıkmayın, binanız depreme dayanıklı" demiş ama yaptığı site yerine, başka yerde oturuyormuş... Çünkü "Sitedeki dairesini kiraya vermiş!.."
Urfa''da, altında market açılan bir bina, kolonları kesildiği için depremde çökünce, kolonları kesenler yerine, binayı 23 yıl önce yapan müteahhit tutuklanmış...
Diyeceksiniz ki, kolonları kesenlerle ilgili şikayetlerden sonuç çıkıyor mu?..
Ne yazık ki son örnek, adaletin gecikmesinin de vahim bir sonucu;
Çünkü Diyarbakır''da, binasının kolonlarını kesen marketle davalık olan Serhan Özdemir adlı avukat, deprem sırasında enkaz altında kalarak yaşamını yitirmiş ailesinden 8 kişiyi daha kaybetmiş!!!
Evet; Babil kalıntılarında bulunan ve yaklaşık M.Ö 1760 civarında, taş üstüne çivi yazısıyla yazılan Hammurabi Kanunları''nda,
"Bir usta binayı uygun bir şekilde yapmazsa; inşa ettiği bina yıkılıp sahibini öldürürse, inşaatı yapan da öldürülür" deniliyor!..
Elbette devlet birilerini idam etsin demiyoruz ama; yaptıkları kamu binaları, havaalanları ve yolları çöken müteahhitlere sadece Ocak ayında 2.3 milyar TL ödeme yapıldığına göre ve son 10 yılda bu ülkede 747 milyar dolar betona yatırıldığına göre, bu devasa rantın sonrasındaki enkazın hesabı, ihmal ve ihanet zincirinin tüm halkalarından sorulmalıdır...
Bu yapılmazsa; devlet de, adalet de, insanlık da işte o zaman enkaz altında kalır!..