Faiz-kur açmazına çözüm
BBaşbakan’ın kime faiz lobisi dediği, bugüne kadar anlaşılmadı.Merkez Bankası’nın faizleri eksi reel faiz düzeyinde tutmakta ve tutturmakta neden ısrar ettiği de anlaşılmadı. Ancak kur paniğini hep birlikte yaşıyoruz. İş sloganda tutulursa, iktidar dahil, ekonomi ile ilgili kim varsa herkes, doğacak olan ekonomik maliyetlerin altında kalır. Bunun için Hükümet ve Merkez Bankasıaşağıdaki önlemleri almalıdır...
1) Merkez Bankası faiz oranlarını artırmalıdır. 2013 yılında mevduata verilen reel faiz oranı eksi olmuştur. Eksi faiz el yakar. Kimse TL tutmak istemez. Eksi faiz yatırımlara da yansımaz. Çünkü ülke riski çok yüksektir.
Türkiye’nin, kredi borçlanma maliyetlerini etkileyen CDS, (Credit Default Swap) yüksektir. 31 Mayıs 2013 tarihinde 131 olan CDS primi, 2013 sonunda 224’e çıktı. Bu nedenle yerli ve yabancı yatırım yapmıyor.
2) MB tek faiz oranı tespit etmelidir. Maalesef Türkiye’de bir faiz anarşisi vardır. MB’nin koridor uygulaması da fayda vermemiştir. Faiz anarşisi ekonomide istikrarsızlığın bir göstergesi olarak algılanıyor.
3) Aylık faiz uygulaması kaldırılmalıdır. Zira bankalar mevduata yıllık faiz veriyor ve fakat kredilerden aylık faiz alıyor. Bu durum hem istismarlara neden oluyor. Hem de belirsizliğin olduğunu gösteriyor. İstikrar sorunu yaratıyor.
4) MB enflasyon hedeflemesi politikasından vazgeçmelidir. Zira 7 yıldır uygulanmakta olan açık enflasyon hedeflemesinde MB başarılı olamadı. Enflasyon hedeflemesinde, faiz dahil tüm para politikası araçları tek hedefe göre belirleniyor. Buna rağmen başarısız olması, MB’ye olan iç ve dış güveni sarstı. Ülke riskini artırdı.
Türkiye’de kronik enflasyon yaşanıyor. Kronik enflasyon yalnızca para politikaları ile çözülmez. Ayrıca, finans-reel sektör dengesi, devletin yeniden yapılanması gibi yapısal önlemler gerekiyor.
5) Bankaların kredi faizlerine en fazla yüzde 50 kâr marjı konularak, yasa ile sınır getirilmelidir. Faiz dışı alınan hizmet bedelleri gibi kredi maliyetleri tamamıyla kaldırılmalıdır.
6) MB kanununda değişiklik yapılarak, TL yanında ‘kur’u da gözetmesi sağlanmalıdır. Türkiye’de serbest kur, ABD veya gelişmiş ülkelerde uygulanan serbest kur sistemi ile aynı değildir. MB, döviz kurlarını kısmen kontrol etmektedir. Söz gelimi reel efektif kur endeksinin 120’nin üstüne çıkması halinde müdahale edeceğini daha önce açıklamıştı.
Dalgalı kur sistemi yerine, Türkiye’nin şartlarına daha uygun olan “Kontrollü veya müdahaleli döviz kuru” sistemine geçmelidir.
Merkez Bankası’nın TL’yi ve kuru birlikte gözetmesi için de sermaye hareketleri vergi konulmadan, söz gelim düşük bir oranda karşılık ayırma şartı ile kontrol edilmelidir.
7) Döviz kurlarının bugünkü seviyesinde kalması sağlanmalıdır. Bu sorun geçici maliyetler getirecektir. Üretimde kullanılan ithal girdi pahalı olacak ve üretim maliyetleri artacaktır. Bu artış enflasyona yansıyacaktır. Ne var ki bir süre sonra, muhtemelen bir yıl içinde, üretimde kullanılan ithal girdi payı azalacaktır. Yerine içeride üretilen ara malı ve ham madde payı artacaktır. Kapanan iplik fabrikaları, deri fabrikaları açılacak. Pamuk ekimi yeniden başlayacaktır. Türkiye ithalata bağımlı üretim ve büyümeden kurtulacaktır.
İthalat maliyetlerindeki artış, yerli üretim devreye girinceye kadar üretimde daralma ve işsizlikte bir artış yaratabilir. Ancak yerli üretim devreye girince işsizlik de azalır.
Dahası, ihraç mallarında rekabet gücü artacaktır. İhracatçı fiyat indirebilecek ve pazar payını artırabilecektir.