Eyvah "kumpas" çöktü!
Bir dava düşünün ki; aralarında eski Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları, sivil toplum yöneticileri, gazeteciler, siyasetçiler, yazarlar ve sendika temsilcilerine kadar 1000'e yakın kişi bu dava kapsamında yargılanmış olsun.
Bir dava düşünün; yüzlerce kişi altı yıla varan sürelerle hapis yatsın.
Binlerce kişi gözaltına alınsın, sorgulansın ve tutuklansın.
Bu dava kimisini kanser ettirsin, kimisini intihar ettirsin, kimisini de firar ettirsin.
Bir dava düşünün; bu davaları açan savcıların kimisi heykelini dikmeye kalksın, kimisi kitabını yazsın, kimisi de altlarına zırhlı araçlar çeksin sonra da bu savcıların haklarında dava açılınca yurdu terk etsin.
Savcısı olanından avukatı olanına bu davada taraf olmayan ve müdahil olmayan hiç kimse kalmasın.
Dahası TSK'ya kurulan bir kumpas olan bu davayı "Türkiye bağırsaklarını temizliyor" diyerek savunanlar çıksın.
Türkiye'nin Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ'u terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanarak tutuklansın.
Bir dava düşünün, duruşma salonundan çok televizyon stüdyolarında yargılamaları yapılsın!
Hâkim ve savcılardan çok gazeteciler yargıyla ilgili konuşsun!
İşte bu davayı kimisi seyretti, kimisi izledi, kimisi alkışladı ve kimisi de lanetledi.
PKK'nın 2 numaralı katili 'Parmaksız Zeki' olarak bilinen Şemdin Sakık, 'Deniz' kod adıyla Ergenekon Davası'nda gizli tanıklık yaptı.
Bu davada terörist gizli tanıktı, Genelkurmay Başkanı açıktan sanık.
Ergenekon yargılamalarında Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet'in bombalanması suçlarından müebbet hapis cezası alan gizli tanıklardan Osman Yıldırım tahliye edildi. Polislerin ona sorguda "Osmanım" diye hitap ettiği kayıtlara yansıdı.
Daha önce mahkemede müebbet hapis cezası almış alan adam bu davayla tahliye edildi.
Ergenekon, adalet kavramını tepetaklak eden bir dava olarak yargı tarihine geçti.
Bu davadan yatanlar yattı, çekenler çekti, ölenler öldü, sonuçta ömrü olanlar da dışarı çıktı..
Yargılamaların ABD'nin güdümündeki bir meczubun adamları tarafından yapıldığı 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında anlaşıldı.
Sonuçta devletin tepe yönetimi bu davanın "kumpas, komplo ve tuzak" bir dava olduğunu açıkladı.
Ergenekon, Balyoz, Casusluk gibi davalar 15 Temmuz darbe girişiminin ön hazırlığıydı. 15 Temmuz da ABD'nin Kuzey Suriye'de kurmayı planladığı terör koridoru devletinin ön provasıydı.
Bu davanın dış ve iç olmak üzere iki amacı vardı. TSK'nın dişlerini sökmek dış amaçtı. Dişleri sökülmüş bir TSK, Suriye'nin kuzeyinde ABD terör koridorunu tamamlarken hareketsiz kalacaktı.
İç amacı ise siyaset üzerindeki askerî vesayeti yıkmaktı. Böylece Türkiye bağırsaklarını temizleyecekti. Yaşananlar birileri tarafından "doğum sancısı" ve siyasi normalleşme operasyonu olarak nitelendirilmişti.
Ergenekon operasyonlarının başlamasının ardından örgüt şeması oluşturabilmek için örgüt lideri arandı, ancak bir türlü bulunamadı. Bazı gazeteler, İlker Başbuğ'u 1 numara olarak göstermeye çalışırken bazıları da dava sonrası yurt dışına çıkan Bedrettin Dalan'ı bir numara göstermeye çalıştı.
Gelinen aşamada Ergenekon Davası çöktü. Yargıtay bozma kararında, "Ergenekon örgütünün kabulü mümkün değildir. Ergenekon isimli terör örgütü yoktur. Ergenekon örgütünün ne zaman nerede kim tarafından kurulduğu nasıl üye olunduğu ispatlanamamıştır" dendi.
Savcı mütalaasında Ergenekon Silahlı Terör Örgütü'nün varlığının kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamadığı belirtilerek, "Bu nedenle varlığı kanıtlanamayan örgütün liderliği, üyeliği ve örgüt adına suç işlenmesinin de söz konusu edilemeyeceği anlaşılmıştır. Bu haliyle iş bu dava kapsamında kovuşturmaya konu edilen, Ergenekon adlı bir terör örgütünün varlığı ispat edilememiştir" denildi.
Bu davanın şakşakçıları, yargı kararına hâlâ "tarihî hesaplaşmanın heba olması" olarak bakıyorlar. Anlaşılan kin ve nefret birilerinin vicdanını karartmış, basiretini de bağlamıştır.