Eymen öldü; gerisi lafügüzaf...
45 bin liralık ayakkabının, sergilendiği fuarın ilk gününde alıcı bulabildiği yerde, aynı gün, sekiz buçuk aylık bir bebek ilaç parası bulunamadığından ölüyorsa, ölebiliyorsa, buna göz yumuluyorsa, o ülkede;
Devlet de ölmüştür.
Millet de...
***
Bölücülere "hak" maskesi altında envai çeşit ayrıcalığı verirken gerekçen;
"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!"
Rejimi yıkarken, "ademi merkeziyet" diye idari yapıyı değiştirip, vatanın parçalanmasının yolunu açarken gerekçen;
"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!"
Terörle mücadeleyi kesip, güya "analar ağlamasın" diye "terörle müzakerebye otururken gerekçen;
"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!"
Hesabını vermek zorundasın:
Sekiz buçuk aylık Eymen bebeği neden yaşatamadın?
Tedavisi için gerekli 561 bin doların eksik kalan 300 bin lirasını bile tamamlayamıyorsan devleti neyle, nasıl yaşatacaksın?
***
Ayaz bebek için "soğuktan ölmedi, kara propaganda" dedin.
Kübra bebek için "açlıktan ölmedi, kara propaganda" dedin.
Şimdi...
Devletin hastanesinde, ilaçsızlıktan ölen Eymen bebek için ne diyeceksin?
Bu da mı yalan?
Bu da mı o çok güçlü, çok sosyal, çok adaletli, çok insanı yaşatmaya odaklı politikalarını itibarsızlaştırmak isteyenlerin uydurması?
Söyle;
Sekiz buçuk aylık bir bebeğin cansız bedeninin, devletin hastanesinden, annesinin kucağında, kara bir çanta içinde ayrılmasını nasıl izah edeceksin?
***
Eymen, onu yaşatacak ilaçların alınması için gerekli paranın 300 bin lirası eksik kaldığı için öldüyse;
El kadar bebeğini yaşatamayan devlet de ölmüştür...
Zengin olan fertleri için o para bir hafta sonu tatili, beş yıldızlı restoranda iki akşam yemeği bile etmeyen millet de...
Başka ne konuşsak, insanını yaşatamayan yani en temel hakkını koruyamayan bir devlette lafugüzaf bugün bence...
***
'Atatürk'süz açıklama tahrik edici değil mi?
-------
Okurumuz Raziye Karabey, İçişleri Bakanlığı'nın, 19 Mayıs ile ilgili "toplumu tahrik edici ve kamu düzenini bozan gazete ilanı ve diğer eylemleri nedeniyle" Beşiktaş Belediye Başkanlığı'na açtığı soruşturmayla ilgili olarak yapılan basın açıklamasındaki bir cümleden duyduğu rahatsızlığı paylaşmış, soruyor:
"Bakanlık açıklaması şu cümleyle başlıyor: "19 Mayıs törenleri, ülkemizde, istiklal mücadelesinin kahramanı Gazi Mustafa Kemal, silah arkadaşları ve kahraman milletimize yakışır vaziyette ... ... huzur içinde kutlanmıştır."
1) Cumhuriyetimizin kurucusu, birinci Cumhurbaşkanı'mızın soyadını İçişleri Bakanlığı'nın 26,636 personeli arasında bilen yok mu?
2) Eğer varsa resmi bir yazıda buna kim izin veriyor?
Beşiktaş Belediyesi'nin uygulaması toplumu tahrik edici ise Bakanlığınki nedir?"
***
Özel teşekkür...
-----
Yayımlanan haber ve fotoğraflardan çoğunuzun artık malumu olduğu üzere hayatımda bir medeni durum değişikliği söz konusu. "Selcan Taşçı"ya çok alıştığınızı biliyorum ama bugünden itibaren, bir süre "Taşçı"yı da muhafaza ederek ama esasen "Selcan Hamşioğlu" olarak yazacağım bu köşede...
***
Düğün dernek süreci, mutlu olduğu kadar, siyasetin insanların özel alanlarını çiğ ve ucuz metotlarla gaspa çalışması gibi dramatik tecrübeler de edinmemizi sağladı. Hayatımızda çok büyük yeri olan insanların, kirli siyasetin küçük hesapları yüzünden bizimle olmaktan korktuğunu gördük. Birçok "kale"mizin "kumdan" olduğunu da... Daha birçok şahsiyetsizlik örneği...
Yine de... Bu çamurun yüreklerine bulaşmasına izin vermeyen ne çok dostumuz varmış... Hepsine teşekkür ama özellikle birinin adını anmazsam büyük vefasızlık yapmış olurum...
O, "davetiyede olmaz" diye imzasını koymadı, biz "davetiyede olur mu" emin olamadığımızdan "teşekkür" koyamadık; ama düğün sürecimizin en unutulmaz hatıralarından birine imza attı. Çizimdeki tarifsiz ustalığı bir yana, beni hayatımda sanırım asla olamayacağım kadar "fit(!)" çizip bir de "dizginleri elime vererek" kız tarafı olmanın bütün gereklerini başarıyla yerine getiren Emre Ulaş'a çok teşekkür ediyoruz. Sayesinde, düğünümüzün en güzel hatıralarından biri herkesin severek saklayacağı davetiyemiz oldu.