Evliyaya plastik mermi!

Dozer, adalet dinlemiyor!
Giriyor vatandaşın toprağına, IŞİD’in yaptığını yapıyor 6 bin canı bir bir deviriyor.
Siz bitkilerin gözü, kulağı, duyguları yok sanırsınız. Yemin ediyorum onların gözleri de, kulakları da, duyguları da vardır. İhmal edilen çiçekle sohbet edilen, okşanan çiçek arasındaki güzellik farkını kör gözler bile görür.
Canı olanın duygusu olur.
Hayalleri olur.
Hastalığı olur..
Osmanlı’nın son dönemlerinde İstanbul’da bir “ağaç evliyası” varmış.
Millet ona “deli” dermiş, “mecnun” dermiş. Ama o bunların hiçbirine aldırmaz, işine bakarmış. Yüzyılların içlerinden çürüttüğü çınar ağaçlarını, “Kanser olmuşlar” diyerek tedaviye başlar, önce çürüklerini temizler sonra da ormanlardan adamlarına getirttiği özel çamurdan yaptığı bir macunla yarayı tedavi eder, ağacı sağlığına kavuştururmuş..
Rivayet odur ki...
İstanbul Belediyesi kaldırım yapıyorum diye bir çınar ağacının köküne beton dökmüş. Düşünün bir kez, ayağınızı sıkan ayakkabı ile ömür boyu yaşamak durumundasınız... Köküne dökülen beton yüzünden ağacın feryadına dayanamayan o mübarek insan belediye başkanının kapısını günlerce aşındırmış ve “Allah’tan kork!” demiş, “Bu çınarın feryadı Vallahi Billahi Erzurum’dan duyuluyor, sen nasıl duymuyorsun, bu kadar sağır mısın?”
Başkan bakmış ki kurtuluş yok.
Çınar ağacının kökündeki betonları kırdırmış.
Evet, dozer adalet dinlemiyor.
Giriyor vatandaşın tapulu malına, 6 bin canı, 6 bin ekmek teknesini üzerinde meyveleriyle birlikte mal sahiplerini döve döve kökünden söküyor.
Zeytinler can çekişiyor.
Köyün muhtarı canlı yayında ağlıyor:
“- Şirket, santrali bir kilometre yana alsaydı bir tek zeytin ağacının kesilmesine gerek kalmayacaktı!”
Ama kesildi...
Hem de mahkeme kararına rağmen!
Niye?
Çünkü mahkeme kararı, ağaçların kesilmesine engel olacak kadar erken çıkmamıştı.
Biz bu hali, “Bin odalı israf abidesi” Atatürk Orman Çiftliği’ndeki ağaç katliamı ve “ruhsatsız” görgüsüzlükten de hatırlıyoruz...
Evet, o “saray” da “mahkeme kararına” rağmen yapıldı.
Gelin görün ki, mahkemeden karar çıktığında Atatürk Orman Çiftliği’nin bütün ağaçları kesilmiş, bin odalı saltanat binasının kaba inşaatı çoktan bitmişti...
Ben ne yapayım böyle adaleti?
Böyle bir adaletin kalp krizinden ölen hastayı anjiyoya alıp, ameliyat masasına yatırmaktan ne farkı var?
Bütün bu işlerin arkasındaki güç..
“Bizim PKK’yla görüştüğümüzü söyleyen şerefsizdir, alçaktır” demesi gibi bir de “Söktüğümüzden fazla ağaç diktik” demez mi, insanın nutku tutuluyor...
Google bu bahisteki marifetlerinizi suratınıza çarpıp duruyor...
Sizin devraldığınız İstanbul’daki ormanlardan, sizin yönettiğiniz İstanbul’da bir tek orman kalmamış...
Katledilen orman alanlarının ve bir deprem anında vatandaşların toplanma yeri olarak tahsis edilen yerlere dikilen AVM’lerin üstünü kazıyın, altından mutlaka bir AKP’li çıkacaktır...
Tıpkı madencilerin mezarı olan kömür ocakları gibi, tıpkı, gerçeği halkın gözünden saklamak için milletin anasına küfreden iş adamları eliyle oluşturulan medya havuzları gibi...
İşi gücü rant hesabı yapmak olanlarda; termik santral için kökünden sökülen binlerce zeytinin ve AVM’ler için katledilen ormanlardaki ağaçların, onların dalında dibinde yaşayan kurdun kuşun, börtü böceğin, otun çiçeğin feryadını duyacak kulak ne gezer!
Bir ağaç için şehrin eminine İstanbul’u dar eden ve halk arasında “ağaç evliyası” olarak ünlenen o zat bugünleri görseydi kendini dozerlerin önünde bulurdu...
Bulurdu amma TOMA’dan sıkılan tazyikli su ile ayakları yerden kesilir, doyasıya biber gazını ciğerlerine çeker, o da kesmezse plastik mermiyi de yerdi...
“Yeni Türkiye” nin adaleti böyle bir adalet işte...

Yazarın Diğer Yazıları