Etekmetre ve yargıda reforma!
Ayrıntı içeriğin, biçim kalitenin, görüntü gerçeğin üzerini kapattığı yerde asıl sorun gözden kaçırılmış olur.
Sorunla değil ayrıntılarıyla uğraşanlar çözümün değil sorunun parçası haline gelir.
Özellikle adalet dağıtmakla görevli olanların sıfır hata, azami itina ve yüzde yüz itimat telkin eden bir iş yaptıklarının farkında olmaları gerekir.
Hayat, özgürlük ve varlık üzerinde karar verenlerden herkesten çok dikkatli ve adil olmaları beklenir.
Siyasi enstüman olarak yargı!
Adalet mekanizmasında etkili olan iç ve dış aktörlerin tutumları haklı olarak yargının bağımsızlığı ve adilliği konusunda endişe duyulmasına neden olmaktadır.
Bunlardan iki tanesine kısaca değinelim!
Birincisi; Pensilvanya/CIA güdümündeki bir çetenin Ergenekon/Balyoz/Casusluk vb. davalarla yargıyı devleti ele geçirmenin aracı olarak kullanması dahası kullanabilmesidir!
Bu konuyla ilgili olarak şu tespiti de yapmak gerekir: Vicdanını hakkın, hukukun ve adaletin değil de ABD'de ikamet eden bir meczubun emrine tahsis etmişlerden Türk yargısının kurtarılması devrim niteliğinde bir olaydır. Fiilen çift başlı hale gelen yargı sistemi 15 Temmuz sonrası sadeleşmiştir.
FETÖ'nün tasallutundan kurtulmasının yargıdaki sorunları çözmediğini ise yaşanan olaylar göstermiştir.
Yargıya güvenle ilgili bir diğer olgu da FETÖ davalarından tutuklu olan kişilerle ilgili ABD ve Almanya'nın yaptığı müdahalelerle sonuç alınmasına yönelik algıdır.
Hatırlanacağı gibi Alman vatandaşı Deniz Yücel'in, Almanya Şansölyesi Merkel, ABD vatandaşı Rahip Brunson'un ise ABD Başkanı Trump'ın girişimleri sonucu serbest bırakıldığı algısı kamu oyunda yaygındır.
Son olarak bir kaç gün önce Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump'ın yaptığı telefon görüşmesinden kısa süre sonra "FETÖ üyeliği" suçlamasıyla tutuklanan ve ABD vatandaşlığı da bulunan NASA çalışanı Serkan Gölge'nin serbest bırakılmasıdır.
Bu durum uluslar arası baskıların yargı üzerinde belirleyici olduğunu ve yargının bağımsızlığının ortadan kaldırıldığı algısını güçlendirmektedir.
Yargının iktidarlar tarafından siyasi bir enstrüman olarak görülmesi tehlikeli ve yanlıştır.
Bu yargıya olan güvenin dibe vurması anlamına gelmektedir. Yargıya güven devlet adına her şey demektir.
Etekmetreli yargıç!
Kadın avukat savunma yapmak için ayağa kalkar, erkek hâkim, avukatın yargı ve yargılamayla ilgili söyleyeceklerine değil eteğine takılır.
Önce salondaki diğer avukatlara sorar "Bu etek boyu normal mi?" diye.
Salondakiler "Normaldir ve özel hayattır karışamayız" diyor.
Ardından hakim (!) kadın avukatın mini eteği için "15 santimetre yukarıda. Mevzuata aykırı" der.
Bununla yetinmiyor bu hâkim, avukat hanımın eteğinin fotoğrafını tutanak altına almak için çektirmek istiyor.
Bu gelişmeler üzerine Adalet Bakanı ve hukukçular bu etekmetre zihniyetli hakime "Eteğin boyutuna değil...dosyaya bak hakim bey" diyor.
Sonrası malum!
Bu durum yargı makamında bulunan bazı adamlar için hukuk eteğin boyutundan ibarettir. Sanıldığı gibi bu tür insanların sayısı hiç de az değildir. İlginçtir bu hakim hukuk fakültesi bitirmiş, senelerdir de yargıçlık yapmıştır.
Dahası adliyede etek boyutuyla ilgili bu tartışmanın sürdüğü sıralarda Ankara'da Cumhurbaşkanı Erdoğan, Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan ve kamuoyu tarafından merakla beklenen Yargı Reformu Strateji Belgesi'ni açıklıyordu.
Bu tür yargı reformu stratejilerinin daha önce de ilan edildiğini ancak adalet sisteminde değişen çok fazla bir şey olmadığını düşünenlerin sayısı oldukça fazladır.
Asıl olan teori değil pratiktir, yasalar değil uygulayıcılardır.
Kaldıki bu yargı reform stratejisini hayata geçirecek olanların arasında elinde etekmetre olanların sayısı hiç de az değildir.
Yargıda reforma "hayırlı olsun" diyelim ama bu etekmetre zihniyetinin olduğu yerde yargının işinin hiç de kolay olmadığının da altını çizelim!