Eşbaşkan büyük role koşarken!..
Deneyimli diplomat ve devlet adamı Şükrü Elekdağ’ın çok önemli bir tespiti var. Aynen şöyle:
“ABD, bölgedeki dört parçayı birleştirip ‘Büyük Kürdistan” ı kurmayı kafaya koymuş. Bundan vazgeçmiyor. Ancak bunu Türkiye’yi gücendirmeden, ’elinden kaçırmadan’ yapmak istiyor.
Günümüzün açık gerçeği maalesef böyle. İşte Barzani Kukla Yönetimi, işte Suriye PYD oluşumu, işte Habur-Oslo-İmralı/teröristbaşı “mutabakatı” yla PKK’nın “Türkiye’mize ortak olma” adımları... Kısaca, “Büyük Orta Doğu ve Genişletilmiş Afrika Projesi(BOP)” nin hızla hayata geçirilmesi...
***
ABD’nin bu siyaseti elbette yeni değildir. Daha önce de yazmıştık. 1971’de Başbakan Yardımcılığı görevini de yapan emekli Albay Sadi Koçaş hatıralarında şöyle diyor: “Amerikalılar 1967’de Başbakan Demirel’e; Lozan’da Misak-ı Milli içinde olduğu halde Musul Eyaleti (Musul-Kerkük-Süleymaniye-Erbil) dışarıda kalmıştı. Şimdi birleştirelim, büyüyen Türkiye, Orta Doğu’nun istikrarında daha büyük rol oynasın, teklifinde bulunurlar. Demirel bu teklifi, bir harp oyunları seminerinde generallere çıtlattı. Allah’tan generaller tarih biliyorlardı; ’Aman efendim bu bizi önce büyütür, sonrası bölünerek küçülmektir. Üstelik komşularımızla da kanlı bıçaklı düşman yapar’ deyince, Demirel konuyu bir daha dile getirmedi.”
İktidar sahipleri de bize 10 yıldır aynı şeyleri anlatmıyor mu? Bunun için; üniter milli devletten “çok ortaklı devlet” e geçiş çalışmaları sürüyor. “Yeni Osmanlıcılık” gibi aldatıcı söylemlerle ve PKK ile yapılan anlaşmayla, bu yolda yürünüyor.
Şimdi soralım; ABD, daha doğrusu BOP bizim büyümemizi, Orta Doğu’da daha büyük roller oynamamızı istiyor (!) Ne alâ değil mi? İyi de babanın oğluna bağışlamayacağı bu lütuf, neden?
Cevabı gayet açık. Çünkü bu “lütfun!” bir de şartı var. O da, üniter/milli devletten vazgeçmemiz. Öyle ya, egemenlik bir millete, Türk Milletine ait olarak kalacaksa, Musul Eyaleti, bu arada Barzani ve katılacak diğerlerinin bu yapıyı kabul etmesi gerekmeyecek mi? Elbette gerekecek. Bu mümkün mü? Asla mümkün değil. Baksanıza, içimizden çıkarılan PKK bile, “ben ayrı bir “halk!”ım diyebiliyor. Hücresinde teröristbaşıyla yapılan “mutabakat”, ayrı bir kimlikle devlete ortaklığı öngörüyor.
Bu tahlile göre üniter (merkezi) yönetimden ve milli (bir millete ait devlet) yapısından vazgeçeceğiz. Adı geçen diğer parçalarla “çok ortaklı devlet”, yani bir çeşit “konfederasyon” rejimine geçeceğiz. Büyümemizin ve bölgede daha büyük roller üstlenmemizin şartı bu.
İyi de bir olan Türk milletinin egemenliği parçalanır, merkezi yönetim yetkisi elinden alınıp birden çok ayrı millet(!) unsurlarına dağıtılırsa, ortada meşruiyetin ve gücün kaynağı kalır mı? Çok iyi biliyoruz ki meşruiyet ve güç, bir olan milletten geliyor. Ortada Türk milleti diye bir bütün ve ona ait egemenlik kalmamışsa, kurulacak acayip konfederasyon gücünü ve meşruiyetini hangi kaynaktan alacaktır? Açıktır ki projenin yani BOP’un sahibinden alacaktır.
Oynanan oyun budur. Türkiye’yi büyüteceğim yalanıyla, ortadan kaldırma tuzağı.
Bu tuzağa kötü niyetli değilse, cahiller ve ahmaklar düşebilir. Çünkü, insanlık çok milletli devlet modellerini denemiştir. Yakın geçmişte Yugoslavya böyleydi. Büyük felaketler yaşayarak dağıldı, büyük yıkımlar oldu ve 250 bin Müslüman öldürüldü. Ayrılan parçalar üniter-milli devlet olma peşinde. Sovyetler Birliği de aynı akıbetten kurtulamadı, dağıldı. Sadece Stalin devrinde 10 milyon insan katledildi. Ayrılan milletler üniter-milli devletlerini kurdular.
Zamanımızda bunun tek örneği BOP’un kurduğu “Irak Federal Cumhuriyeti”dir. Bir buçuk milyon insanın hayatına mal olan, etnik ve mezhep ayrılığına dayalı Federasyon’da kan akmaya devam ediyor. Ne zaman duracağı da belli değil.
Meclisteki “Yeni” anayasa kavgasının özü de “çok ortaklı etnik” devlet için değil mi?