Esad’ın katlettiği 100 bin kişi nerede?

Tam 8 bin 300 kişi katledildi. 64 toplu mezara gömüldüler. Amma insanlığın gözünden saklamayı başaramadılar. Bosna’dan, Sırpların yaptığı Müslüman katliamından bahsediyorum.
Bu bilgiler ışığında Suriye’ye geliyorum. Yoksa diyorum, beynimiz birilerinin avucu içine mi geçti? Çünkü bütün köşe yazıları, bütün tartışma programları ve Suriye ile ilgili bütün haberler “100 bin kişinin katili Esad” diye başlıyor. Yani, Esad’ın en az 100 bin kişiyi katlettiği herkes tarafından, hepimiz tarafından kabul görmüş durumda. Kimyasal silahla katledildiği ileri sürülen bin 600 kişi için uluslar arası toplumun harekete geçme eğilimini de, “Yani teker teker öldürmek normal mi?” diye “Esad’ın 100 bin kişiyi öldürme” ön kabulü üzerine soruluyor...
Tamam. Kimse kimseyi öldürmesin. Bir kişi bile ölse çok.
Pek çok kişiyi haksız yere öldüren seri katil ise bir kişiyi haksız yere öldüren de masum değil, katilin ta kendisidir. Lâkin bu kadar kısa bir süre içersinde ve bu kadar dar bir bölgede 100 bin kişi öldürüldü ise biz bu cesetlerin hiç olmazsa yarısını niye görmedik?
Hangi toplu mezara gömüldüler? Sırp katliamının üzerinden neredeye 20 yıl geçti. Görüntü alma ve ses kayıt teknolojisi o güne göre belki yüze katlandı. İsrail bu konuda büyük birikime sahip. ABD mükemmel, İngiltere ve diğer Avrupa ülkeleri uydular ve insansız uçaklarla cebimizdeki parayı sayabiliyorken, nasıl oluyor da, Esad’ın öldürdüğü iddia edilen 100 binleri, insanlığın ortak vicdanını harekete geçirmek için gözümüzün içine sokmuyorlar?
Yoksa onlar da “Esadçı” da bizim mi haberimiz yok?
Çok kötü bir konu seçtim, biliyorum.
Amma, on binde bir de olsa, haklı olma ihtimalimiz varsa, biz kötü sayılmaya razıyız. Çünkü bu kötülükte cerrahın hastayı kesmesi gibi büyük bir iyilik olacaktır. Öyle ya, Esad 100 bin kişi değil de çok daha az kişiyi katletti de, bu bize 100 bin olarak pazarlanıyorsa bunu yapanlar “yalancı” ve “sahtekâr” dır. Bir kişi bir konuda “yalancı” ve “sahtekâr” ise her konuda “yalancı” ve “sahtekâr” olacaktır. Dürüst insanların masum vicdanları yalancı ve sahtekârların kötü niyetlerine malzeme olmamalı; bizim derdimiz bu. Çünkü mesele çok ciddi. Yeni katliamlar olacak, yeni cinayetler işlenecek ve biz bu kardeş kanına işte de bu “sahtekâr” ve “yalancıların” aklı ile bulaşmış olacağız.
Rusya Devlet Başkanı Putin, “Suriye ordusunun kimyasal silah kullandığını söylemenin deli saçması” olduğunu söylüyor. Obama’yı delilik ve saçmalamakla suçluyor ve Obama’dan “Muhtemel saldırı sonrası ortaya çıkacak yeni kurbanları düşünmesini” istiyor. Obama ise, “BM bize destek vermiyor” diyor. Yarın öbür gün bu işin altından çapanoğlu çıkacak olmalı ki, Başkan olarak yetkisi varken bir de parlamentosundan “Suriye’ye müdahale yetkisi” isteme peşinde.
Bunu niye yapıyor?
Yapıyor çünkü Irak’ta olduğu gibi bir yalan üzerine kurulu ise Suriye’ye yapılacak saldırı, Obama o zaman, “Ben yapmadım, biz yaptık” diyecek.
Allah(c.c.) bütün katil ve zalimlere hak ettiklerini versin. Olan Türkiye’ye ve masum Suriye halkına, tarihî dokuya oluyor, daha da olacak.
İşin özü şu :
“İçimizdeki beyinsizler yüzünden” ve “Kifayetsiz muhterisler” eliyle bindik bir alâmete, gidiyoruz kıyamete...

Yazarın Diğer Yazıları