Erkekler ağlar da, devlet ağlamaz
Diyarbakır'daki anneler diyor ki;
- İşte bu binadaki, şu şu şu kişiler evladımı kandırdı, dağa çıkardı..
Dağa çıkarmak suç mu? Suç..
Peki annelerin-babaların işaret ettiği isimler belli mi? Belli..
Peki o isimler o partinin elemanları mı? Elemanları..
Bu durumda ne olması gerekiyor?
Devlet elinin, güvenlik ve hukuk boyutuyla devreye girmesi, o sorumlular ve parti hakkında gerekeni yapması gerekiyor, değil mi?
Aklı olan herkesin aklına ilk gelen bu..
Peki bizim devletimiz ne yapıyor?
Sadece anneleri değil, herkesi o kapının önüne çağırıyor..
Evladını kaybetmiş bir anne her kapıyı çalar..
Buna kimsenin de sözü olmaz, olamaz..
Ama bir devlet, vatandaşlarını dağa, terör örgütüne götürdüğünü iddia ettiği bir kapının önünde ağlamaz..
Devlet, annelerin yürek parçalayan gözyaşlarına, o kapı önünde onlarla birlikte poz vererek değil, ona o acıyı yaşatandan hesap sorarak ortak olur..
Anneler mağdurdur.. O kapı önündeki fotoğrafları o mağduriyetin fotoğrafıdır ve gerçektir.
Ancak devletin o kapı önünde verdiği fotoğraf, "Acı gerçektir"
**
Üstelik yeni bir fotoğraf da değil o..
Habur'da da aynıydı..
Çadır mahkemelerde de aynıydı..
Dolmabahçe mutabakatında da aynıydı..
"Güzel şeyler oluyor" dendiğinde de aynıydı..
Bu fotoğraflarda farklı olan şey, zaman ve mekan..
Ancak, devletin verdiği bu fotoğrafın değişmeyen gerçeği, "Acı gerçek" olması..
**
Dernekler olur, vakıflar olur, sivil toplum kuruluşları olur, sanatçılar olur, siyasi temsilciler olur..
O kapı önündeki annelerin yanına herkes gidebilir, herkes o acıya orada ortak olabilir..
Ama devletin gidip oraya oturması, çaresizliğin ürettiği, aczin ürettiği bir şov olur..
Bu da devlete yakışmaz.
**
Ortada acı bir sorun var..
O annelerin çocukları terör örgütünün kucağına çekilmiş..
Peki çözüm?
O çocukların evlerine dönüşü..
Kimden talep ediyorlar bunu?
HDP'den..
Yani meseleyi kim çözmüş oluyor?
HDP..
Çözmesi gereken kim?
Devlet..
Peki, al işte bir tanesi geri döndürüldü.. Kim çözdü meseleyi? HDP
Bu durumda HDP'ye nasıl bir misyon yüklenmiş oluyor?
Anaların gözyaşını dindiren cici çocuklar..
**
Diyarbakır'da anneler HDP önüne gönderiliyor..
Alçak örgüt uzun bir aradan sonra yeniden sivillere saldırıyor..
Hakkari milletvekili sinir uçlarımıza ateş eden alçakça sözler ediyor..
Ve bi nevi yine ve yeniden mutfakta bir şeyler oluyor..
Teröristlerin, 'terörişkolar' yapıldığı günleri hatırladıkça, diyor ki içimdeki ses;
- Ya yeni bir çözüm sürecinin ayak sesleri bunlar.. Ya da henüz göremediğimiz bir oyunun ilk sahneleri..
Bu kadar yanılıp, bu kadar batağa saplanıp, aynı hataları tekrar etmenin başka açıklaması yok..
Allah, ülkemizi ve milletimizi korusun, kollasın..
'GAZETECİ'YE VEDA..
Türk medyasının hali ortada..
Habercilik maalesef masalarının üzerinde birer kumbarayla yazıp çizenlerin egemenliğinde..
Kuzey Kore'ye laf çakarlar ama, medyamızın pek farklı olmadığı malumunuz.
Ama her şartta bir tesellimiz var..
Çünkü bu şartlarda bile "Gazetecilik" yapmaya çalışanlar var..
Hepsine selam olsun..
Önceki gün onlardan birini daha kaybettik..
Her ölüm erken ölüm.. Bu bir gerçek..
Ama iyiler erken gidiyor..
Bu da bir başka gerçek..
Nahit Duru abimiz de aramızdan ayrıldı..
Gazeteciliğin başı sağolsun..
Ruhu şad, mekanı cennet olsun..