Ergenekon ile nereye varıldı?

Ergenekon davasında kararla birlikte Genelkurmay Başkanlığı bir açıklama yaptı! YAŞ kararlarıyla ilgili açıklamada şöyle denildi:
“Bazı kişi ve çevrelerin haksız eleştirilerine rağmen, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ülkemizde huzurun sağlanması ve demokratik kuralların işlemesi hususundaki hassasiyeti devam etmektedir. Ayrıca; Yüksek Askeri Şûra kararlarının bazı olaylarla ilişkilendirilmesi hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. Diğer taraftan Türk Silahlı Kuvvetlerinde her görev yücedir, ulvidir.
Türk Silahlı Kuvvetleri; yasalara olduğu kadar halkımızın örf, adet ve değerlerine de daima saygılı ve bağlıdır.”
Eleştiren kişi ve çevrelerin ve ne dediklerinin üstünde durmuyorum ama, 500 subayı tasfiye edilen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komutanı, her şeyden önce kendi ordusunun güvenliğinden sorumludur. Genelkurmay Başkanı’nın ülkede huzurun sağlanması ve demokratik kuralların işletilmesi gibi bir görevi de yoktur. Fakat Ergenekon duruşması sırasında, Silivri çevresindeki hava sahasının güvenliği sağlandığına ve vatani görevini yapan Mehmetçikler, Silivri tarlalarında gençlerin üzerine sürüldüğüne göre, huzur ve demokrasi görevi bu şekilde yerine getirilmiş oluyor herhalde.


***


Ben Ergenekon davası kararını eleştirmiyorum. Çünkü karar 2007 yılında verilmişti! Türk Ordusu’nda tasfiye yapılması kararı, Fehmi Koru’ya göre 2007 yılında Bush-Erdoğan görüşmesinde kararlaştırıldı. Daha sonra Amerika’dan bir savcı gönderildi ve cadı avının nasıl sürdürüleceği, özel yetkili savcılara anlatıldı. Operasyonlar bu hazırlıklardan sonra başlatıldı. İşte şimdi de Yeni Şafak Gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi, Korgeneral Abidin Ünal’ın Balyoz Davası’nın Yargıtay’daki temyiz duruşmasına katıldığı (yani Türk örf ve adetlerine uygun davrandığı) gerekçesiyle Hava Kuvvetleri Komutanı olamadığını yazdı. Genelkurmay Başkanı bu konuda neden bir açıklama yapmıyor. Türk örf ve adetlerinde, silah arkadaşını arenada yem edilir gibi özel yetkili mahkemelerin insafına bırakmak var mı?
Bırakın komutanları bir kenara, telefonuna örgüt mensuplarının görüşme kayıtları yüklenen teğmen Mehmet Ali Çelebi’yi bile koruyamadınız! Telefona o görüşmeleri yükleyenler ise yargılanmadı bile! Hiç sorgulamadınız! Bu mu Türk örf ve adeti?


***


Danıştay cinayetinin tetikçisi dışında bütün ortakları serbest kaldı. Üstelik silahları tetikçiye veren kişi beraat ettirildi. Buna karşılık, gazeteciler, yazarlar, üniversite rektörleri mahkûm edildi. Kalem kullananlar mahkûm edildi, silâh ve bomba kullananlar ise beraat etti! Var mı Türk örf ve adetlerinde böyle adalet?
Ergenekon Davası’ndan çıkan kararları değerlendiren MHP Genel Başkan Yardımcısı Oktay Vural, “Sürece baktığınız zaman dalgalar içinde gündem inşa edildi, gündem saptırıldı. Maalesef siyasetçiler avukatı oldu, savcısı oldu, hakimi oldu. Geldiğimiz bu noktada, bu süreçler, AKP tarafından bir siyasal pazarlama aracı olarak kullanıldı, toplumsal muhalefeti sindirme aracı olarak da kullanıldı” dedi.
Adalet sistemini, şantaj aracı, baskı aracı, sindirme aracı olarak kullanmak Türk töresinde var mı?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Türkiye, akıl, ahlak ve
hukuk dışı yönetiliyor” dedi ve sordu:
“İmralı’da yapıldığı iddia edilen mutabakat nedir ve
neleri kapsamaktadır? İmralı canisi Başbakan’a mektup göndermiş midir? Gönderdiyse bunun muhteviyatı nelerden ibarettir?”
Kısacası, ülke subaylar ve aydınların tasfiyesi sonucunda, yani Ergenekon ve Balyoz operasyonları ile bölünmenin eşiğine getirilebilmiştir. Asıl mesele budur... Ve asıl yargılanması gereken, bu suçu işleyen kadrolardır!

Yazarın Diğer Yazıları