''Erenler ölmez''

Ankara''da, Kavaklıdere''de, Tenis Kulübü''nün karşısında orta yaşlı bir Rus hanımefendinin işlettiği Madam Lokantası''nda ilk akşam yemeğinde bir araya geldikleri Emine Işınsu ile aralarındaki yarım asrı deviren sevgi için:
"Deprem gibi bir şey" diyor İskender Öksüz, "Depremden de güçlü bir şey..."
Bundan daha güzel nasıl anlatılabilirdi, kelimeler tüm levislerinden sıyrılıp tertemiz iki kalbe bundan daha asil başka nasıl düşebilirdi ki?
1972 yılının başlarındaki o ilk akşam yemeğinden bugüne değin süren bir hayat arkadaşlığı İskender Öksüz ve Emine Işınsu''nun hayat arkadaşlıkları...
Nişan yüzüklerini bekâr oldukları için takmaktan imtinâ eden zarâfetin sahipleri Erol Güngör ve İstanbul sanat muhitlerinin ablası Orhan Veli''nin âşık olduğu Nahit Hanım...
İskender Öksüz ve Emine Işınsu''nun, kapıları aruz kalıbıyla ''tak tak da tak tak'' müstefilâtün diye vurulan hâne i saadetlerinin dositânı, ''doçentler cuntası'' lâtifesiyle andıkları Mehmet Eröz, Necmeddin Hacıeminoğlu, Mustafa Kafalı ve Erol Güngör. Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Dilaver Cebeci, Enis Öksüz, Tevfik Ertüzün, Alev Arık, Haluk Karamağralı, Dündar Taşer, Galip Erdem, Mehmet Çınarlı, Hisarcılar ve yine İstanbul''dan Tarık Buğra Türk Edebiyâtı çevresi...
Töre Dergisi''nden önce annesi Halide Nusret Zorlutuna ile birlikte çıkardıkları ''Ayşe'' isimli derginin isim değişikliğiyle ''Töre'' olsun mu olmasın mı toplantısı Halide Hanım''ın 14 Mayıs kooperatif evlerinde yapılır, toplantının hâzirûnu:
Alparslan Türkeş, Dündar Taşer, Sadi Somuncuoğlu, Halil Özyıldız, İbrahim Metin, İskender Öksüz ve Emine Işınsu...
Çocukluğu evde dolaşırken şiirler okuyarak geçen Halide Nusret Zorlutuna''nın kızı Emine Işınsu... Ak Topraklar, Azap Toprakları, Tutsak, Çiçekler Büyür ve daha pek çok romanın sahibi Emine Işınsu...
1970''li yıllarda pek çok kız çocuğuna isim olmuş İlay, ''Çiçekler Büyür'' romanındaki kahramanı Emine Işınsu''nun, en olumsuz şartlara bile direnen ve karlar altından yükselen kardelen çiçeği İlay, tıpkı Emine Işınsu gibi...
Hayatının büyük kısmını Olivetti marka daktilosunun başında tüketen Emine Işınsu artık rahatsızlığı sebebiyle yazamıyor... Ve sağlıklı günlerindeki en büyük korku ve endişesi de bir gün yazamamak...
"Günlerden, yıllardan bir gün, roman yazmayı bırakır mıyım acaba? Ve öyle olursa, beni hep roman yazarken görmüş, görmese de roman yazıyorum diye bilen çocuklarım, hatta torunlarım; Bulut ve Kaan ve Naz kızım, ne yaparlar acaba?! Roman yazmayı bırakmam için ancak çok yorgun ve elden ayaktan her şeyden geçmiş hâlde olmam lazım! Diye düşünürüm; o zaman beni üzgün ve şaşkın öylece bulabilirler. Ve de, içimden içimden, ''Çok korktuğum durum, işte başıma geldi!'' diye hayıflanırım! ''Çünkü o kadar uzun zaman yaptığım ve o kadar severek yaptığım şeyleri artık yaşayamayacağım'' diye düşünür ve pek tabii çok üzülürüm" diyor...
Istırap nasıl hülâsaa edilebilir ki, bu ıstırabı da ancak İskender Öksüz hülâsaa edebilirdi: "Ve... Tam da öyle oldu" sözleriyle...
İyi ki doğmuşsun Emine Işınsu, iyi ki doğmuş ve 1972 yılının başlarında Ankara Kavaklıdere''de Madam''ın lokantasında o ilk akşam yemeğinde İskender Öksüz ile hayat arkadaşı olmuşsun, iyi ki bizim romancımız, iyi ki biz ülkücülerin ablası olmuşsun....
Ölmeden evvel son nefesinde Dündar Bey''e seslenen ve: "Hem erenler ölmez efendim, sûret değiştirirler" diyen Dursun Önkuzu için:
"Dursun''un yaralı cansız bedeni küçük bir kan gölünün ortasında taşın üstünde yatıyordu. Kalabalık derlendi çevresine... Gittikçe büyüdü halka... Büyüdü... Büyüyor..." cümleleriyle son satırlarını yazdığın ''Sancı'' hâlâ yüreklerimizi sızlatıyor Emine Işınsu, hâlâ yüreklerimizi sızlatıyor...
Ey yeni nesil ülkücüler! Bir gün, bir yerde bembeyaz sakalları ve gülümseyen yüzüyle İskender Öksüz''ü görür iseniz, onun ellerini öperken Emine Işınsu''nun da ellerini öpmüş olacaksınız, aynı zamanda vatana ve millete adanmış bir tarihin de...
***
Üç yıl önce bu satırları kaleme alan Adnan Ağabey''ime selamet, bizi biz yapan heyecanın ve ülkünün her yanında izi olan Emine Işınsu Hanımefendi''ye rahmet, İskender Öksüz Hocamıza sabırlar diliyorum…
Sosyal medyada ''20''li yaşlar''a ait fotoğraf paylaşma akımı var… Hatıraları tazeleme adına hoş olmasına hoş da unutmayalım bir de 20''li yaşlarını hiç göremeyenler var… 15''inde şehit düşmüş Balıkesirli Kemal Ürer gibi, yine 15''inde Abidinpaşalı Adem Pekmezci gibi, Yenimahalle''de 18''de Marksist militanlarca katledilen Murat Oğuz gibi, Hamido''un torunları 2,5 yaşındaki Selim Bozkurt ve 1 yaşındaki Mehmet Kürşad ve niceleri gibi…
Bugün yaşıyor olsalardı belki onlar da şimdi 20''li yaşlarının fotoğraflarını paylaşıyor olacaklardı… Ama ülkünün derdi onları bizden önce ahirete taşıdı… 20''li yaşlarını göremeyenler şimdi bizden Fatihalar beklerler… Unutmayalım… Hem "Erenler ölmez, suret değiştirirler…"

Yazarın Diğer Yazıları