Erdoğan’ın eli sopalı paramiliterleri!
Taksim’de başlayıp bütün yurdu saran hükümet karşıtı gösterilerden sonra, başta, İzmir, İstanbul, Ankara ve Antalya olmak üzere birçok ilde, mahalle aralarındaki protestolara eli sopalı ve beli silahlı kişilerin müdahale ettiği biliniyor. İzmir’dekilerin sivil polis olduğunu, Emniyet Müdürü açıkladı. İstanbul’dakilerin de sivil polis olduğuna dair halk arasında söylentiler var. Bahçelievler UEFA Kupası önünde protestoculara saldıranlar beş kişiyi bıçakladı. Bir kişinin ağır yaralı olduğu belirtiliyor. Bu olaydan bir gün önce yine aynı yere gelen saldırganlar, “Alparslan Türkeş’in torunlarıyız” diye bağırarak açık verdiler. Zira sloganın doğrusu “askerleriyiz” şeklindedir. Tabii saldırıdan sonra hemen kaçtılar. Sanki saldırıyı ülkücüler yapıyormuş gibi bir hava vermeye çalıştıkları anlaşılıyor. 10 dakika içinde olay yerine giden Bahçelievler MHP İlçe Başkanı ile ayaküstü konuştum. Saldırganları hiçbir ülkücünün tanımadığını, kim oldukları hakkında resmi yetkililerden bilgi almaya çalıştıklarını, ülkücülerin sloganlarının kullanılmasının ise açık bir provokasyon olduğunu söyledi.
***
Bu tür olayları, polisin ağır silahlarla donatılması planları ile birlikte değerlendirirsek, ülkenin rejimini değiştirmek ve yeni düzeni korumak için polislik mesleği ile hiçbir ilgisi bulunmayan çok sayıda militana resmi üniforma verildiğini ve bunların yakın zamanda AKP’nin paramiliter gücü haline dönüştürülmek istendiğini söyleyebiliriz.
Bu durumdan en çok şikâyetçi olması gereken de, halkın can ve mal emniyetini sağlamakta görevli olan polislerimizdir.
Zira bu tür ideolojik tutumlar polisle birlikte bütün ülkeyi kaosa sürükler.
“Paramiliter” kelimesini kullanınca aklıma, Aydınlar Ocağı 39. Şurası için gittiğimiz Kosova’da Kosova Türk Aydınlar Ocağı ve Filizler Atatürkçü Türk Kültür Sanat Derneği Başkanı Ferhat Derviş’in konuşması geldi. Derviş, “Miloseviç, ordu mensupları hukuk dışı eylemlere girişmeyince paramiliter güçler kurdu ve bunlar Hırvatistan ve Slovenya savaşlarında katliamlar yaptı. Bunun üzerine, subaylar ordudan istifa etti. Çünkü bu suça ortak olmak istemiyorlardı. Yugoslavya’nın çöküşünde birinci sebep işte bu yöntemlerle ordunun çökertilmiş olmasıdır!” demişti.
Bugün Türkiye’ye baktığımızda, ordunun Ergenekon, Balyoz ve Casusluk gibi davalarla yıpratıldığını, istifaların başladığını, polisin artık paramiliter güç gibi kullanılmak istendiğini, Tayyip Erdoğan’ın da gerilimi bile bile tırmandırdığını görüyoruz.
Dolayısıyla, iktidarın bu politikalarının, Türkiye ve Türk Milleti’nin birliği ve bütünlüğüne yönelik birinci tehdit olduğunu da görmek gerekiyor.
***
Nitekim CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, “Başbakan’ın ruh sağlığı da beden sağlığı da tam teşekküllü bir heyet tarafından bu görevi sürdürüp sürdüremeyeceği konusunda mutlaka değerlendirilmelidir” derken, CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, “Sayın Başbakan yatıştırma yerine kışkırtmayı, kendini sorgulama yerine dikleşmeyi, birleştirme yerine kutuplaştırmayı, kucaklama yerine dışlamayı tercih ediyor. Halkın bir bölümünü tehdit ediyor. Başbakan adeta savaş ilan ediyor” diye durum tespiti yapıyor.
Öte yandan, AKP iktidarı boyunca faiz lobisine verilen kârın yıllık ortalama 50 milyar liradan toplam 567 milyar liraya ulaştığı da tespit edildi. Bu da Türkiye’nin borçlarına denk geliyor. Yani faiz lobisi Türkiye’nin kanını emerken en büyük desteği AKP’den aldı.
AKP, ülke ekonomisini yabancılara, güvenliğini de şimdilik eli sopalı paramiliterlere teslim etmiştir ki halkın asıl buna tepki göstermesi gerekiyor.