Erdoğan’a geçmiş olsun!
İdare Mahkemesi’nin “Yürütmeyi Durdurma Kararı” aldığı anda İstanbul Emniyet Müdürü resmî elbiselerini giyerek bir panzerin üzerine çıksa ve polise, “Üssümüze dönüyoruz” emri verseydi...
İçişleri Bakanı ve İstanbul Valisi de “Hayır, kalabalıklara gaz vermeye, plastik mermi sıkmaya ve tazyikli su ile saldırmaya devam” deseydi...
Bu emir üzerine İstanbul Emniyet Müdürü de “Devlet beni bu göreve kanuna uy diye getirdi, kanunu çiğne diye değil” diyerek panzerin üzerinde resmî elbisesini çıkartıp istifa dilekçesini sunsaydı, bugün Türkiye’de AKP diye bir iktidar ve Recep Tayyip Erdoğan isimli bir Başbakan olmazdı.
Belki şeklen olurdu amma fiilen olmazdı.
Olmazdı çünkü medyanın bunca beyin yıkamasına, devletin işi bu kadar sıkı tutmasına ve polisin şiddetin âzamisini uygulamasına rağmen tam 48 il ayağa kalkıyorsa, böyle bir hukukî ve böyle bir dik duruştan sonra, tepki bütün illere, ilçelere, köylere yayılır; AKP iktidarı ülkeyi yönetemediğini anlar ve en yakın zamanda milletin önüne sandığı koyardı..
Görevden alınan İstanbul Emniyet Müdürü de belki bir kılıfına uydurulup hapse bile atılırdı amma, Türkiye yeni bir lider
kazanırdı.
Parti kursa seçimi alır, başbakan bile olurdu. Tabii böyle bir şey olmadı ve Sayın Erdoğan, İstanbul Emniyet Müdürü’nün “memur genleri” sayesinde iktidarda kaldı, şu anda da aldığı darbelerle oluşan yaralarını tedavi ile meşgul. Amma bu yara AKP iktidarı için “iyileştirici” değil “öldürücü” bir yara. “Öldürücü” oluşunun en büyük sebebi de Erdoğan’ın yüksek egosundan başka bir şey değil.
Görüyorsunuz..
Gazete ve televizyonlar Erdoğan’ın geri adım attığını söylüyor, beyin yıkıyorlar. Amma Erdoğan, “Geri adım atmadım” diyor. O hâlâ, “Ağaçlar sökülecek, AVM yapma kararımız kesin değil, belki başka şey yaparız” demekte. Öfkesi de yürütmeyi durduran mahkemeye.. Zannediyor ki milletin tepkisi AVM’ye... Evet, AVM’ye de tepki var amma asıl öfke o alanın yapılaştırılması, o yeşilin betonlaştırılmasına... Millet yel değirmeninden bahsediyor, Başbakan, “Tamam da bunun suyu nerede” demeye, tepki gösterenleri “Siyasi davranıyorlar” suçlamasıyla devam ediyor.
Her partiden, her spor kulübünden, sanatın bütün dallarından ve cümle meslek kuruluşlarından insanlar Gezi Parkı’nda değil miydi?
Gidemeyenler de evlerinde gönülden bu davranışın arkasında durmadılar mı?
Bunun neresi “siyasî” ?
Velev ki, “siyasî” diyelim..
Siyaset kötü bir şey mi?
Kötü bir şey ise siz niye yapıyorsunuz?
Şayet bu hadise Erdoğan ve AKP medyasının propaganda ettiği gibi “siyasî” ise, AKP’nin işi çoktan bitmiştir. Çünkü böylesine aykırı ve uç kesimleri bir araya getirebilen bir siyasî hareket Türkiye’de hiç olmamıştı.
Neyse, Erdoğan yatsın kalksın İstanbul Emniyet Müdürü’ne dua etsin...
Ve Erdoğan, Sayın Muammer Güler’i İçişleri Bakanlığı’ndan hemen çeksin...
Zira Güler’e o koltuk birkaç numara büyük geliyor; o koltukta Sayın Güler dedesinin ayakkabısını giymiş çocuk gibi, komik oluyor, yürüyemiyor...
Polis, İstanbul ve Türkiye’nin pek çok ilini İsrail’in zulmündeki Gazze’ye çevirirken, Güler’in kamuoyunu gülerek bilgilendirmesi işte bu sebepten...