Erdoğan’a Davutoğlu tuzağı!
Bu kardeşiniz, Avrupa’da PKK ile görüşürken, “Kim böyle bir görüşme olduğunu iddia ediyorsa, alçaktır, şerefsizdir müfteridir!” diyebilen bir iktidarın her kanunundan, her ihalesinden, her atamasından şüpheleniyor.
Yine bu kardeşiniz, Suriye, uçağımızı düşürürken de IŞİD, Musul Konsolosluğumuzu basıp 49 personeli rehin alırken ve Hatay’da bomba patlatıp 53 kardeşimizi şehit ederken de İsrail uluslararası sularda onlarca vatandaşımızı katlederken de Yunanistan, Ege’deki adalara bir bir bayrak çeker, İsrail’le birlikte petrol ve doğal gaz çıkarırken de aynı tepkiyi verip, “Kimse Türkiye’nin sabrını test etmeye kalkmasın” dan başka tepki vermeyen Davutoğlu’ndan da şüphe duyuyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Erdoğan tarafından Başbakan olarak gösterilmesi de bu şüpheden muaf değil... Evet, Erdoğan siyasette Erbakan gibi bir Profesörü, Abdullah Gül gibi bir başka akademisyen ve Bülent Arınç gibi bir başka usta siyasetçiyi eliyle devre dışı bırakabilmiş müthiş bir “gömlek değiştirici” ve amaca ulaşmak için “Papaz elbisesi giymeyi bile göze almış” bir siyasetçi.
Lâkin Erbakan bir motor Profesörü idi. Motordan anladığı kadar insandan anlamıyordu. Arınç ise avukattı. Geçmişte başkalarını savundu, bugüne kadar da ne kadar ters köşeye yatırılırsa yatırılsın Erdoğan’ı savunmayı sürdürdü. Davutoğlu ise bir “uluslararası analiz” zekâsı ve bir “gelecek inşa idealisti!” Kitaplar yazmış, herkesi kendine hayran bırakmış. Makaleler kaleme almış, İslâmcıları kendine bende etmiş. Fikirleri kitapta güzel, lakin bilgiler kitapta durduğu gibi durmuyor. Davutoğlu, “Türkiye büyümezse, küçülür” iddiasında. Türkiye Cumhuriyeti’nden hazzetmeyen ve Osmanlı hayalleri kuranların hayalindeki adam.
Yani, iyi yere dükkân açmış!
İyi de Türkiye nasıl büyüyecek?
Suriye mi, Irak mı, Barzani’nin Kürdistan’ı mı, İran mı Türkiye’ye katılacak. Yoksa Yunanistan mı, başka bir Balkan ülkesi mi, Ermenistan mı? Sen bir yandan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni “Yes be annemcilerle” Rumlara terk etmek için rahmetli Denktaş’ın hasta yatağında kalbine ok saplayacaksın, diğer yandan Barzani bize katılacak, Türkiye büyüyecek hayalleri ile milleti aldatacaksın.
Yok böyle bir şey!
Osmanlı’yı içine sindiremeyenler onun geri dönüşüne izin verirler mi? Vermezse vermesin ben yaparım diyemezsin, çünkü ekonomik olarak da askeri olarak da göbekten bağlısın. Şu tespitimizi millet kafasına iyice kazısın; “Kuzey Irak’la bütünleşerek büyümek iddiası, balonu patlatmak için şişirmenin”ta kendisidir.
Peki, bütün bunların Davutoğlu’nun Erdoğan’a kurduğu tuzakla ilgisi ne?
İlgisi şu.
Bütün bu işler; Davutoğlu’nun ya doğrudan ya da Türk ve bölge tarihi konusunda yeterli bilgiye sahip olmayan Erdoğan’ın, Davutoğlu aklı ve kitaplarından çıkartılan özetlere güvenilerek hükümetin başına açılmış işler. Yani Erdoğan, “Başbakanımız kardeşimiz Ahmet Davutoğlu’dur” derken bunu isteyerek yapmadı, Davutoğlu’nun icraatları Erdoğan’ı buna mecbur bıraktı.
Erdoğan yeni bir Başbakan atasa, Davutoğlu Dışişleri’nde yine bildiğini okuyacak. Davutoğlu’nu görevden alsa, Erdoğan bugüne kadarki icraatını kendi imzası ile tekzip etmiş konumuna düşecek...
Sözün özü; Davutoğlu, Erdoğan’ı kendine mahkûm etti. Erdoğan da, “Nasıl çıkaracaksan çıkar bizi, bizi ittiğin bu kuyudan” diyerek Davutoğlu’na bir şans daha verdi. Yani bunca seçim kazanan, her dediği kanun olan Erdoğan’ın Davutoğlu’na gücü yetmedi.
Lâkin bu böyle gitmez...
Bir ipte iki cambaz oynamaz diyenler işte tam da bu durumlar için söylemiştir bu sözü...