Erdoğan, komployu sırtında taşıyamaz!

OdaTV davasının15’inci duruşmasında, gazeteci Soner Yalçın, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ofisinde böcek bulunmasını örnek gösterirken, “Biz bu tertipçileri biliyoruz. Bu tertipçiler Baykal ve MHP’lilere kaset komplosunu yapanlardır. Bu tertipleri bildiğimiz için bize de komplo kurdular. Bu kötülük örgütlüdür ve ne yazık ki devlet içinde yuvalanmıştır. Ama yolun sonuna gelmiştir. Bu tertipçilerin yeni hedefi Erdoğan olduğu gün gibi açıktır. Kötülük sırtını mutlaka ihanete dayar. Devlet içindeki güç-iktidar çatışması kaçınılmazdır” dedi.
Biliyorsunuz, ben de birkaç gün önce Erdoğan’ı, dünya kamuoyuna “gazeteci tutuklatan Başbakan” olarak göstermek şeklinde yeni ve sinsi bir tuzak kurulduğundan bahsetmiştim.. O yazıyı yazdığımda, Tayyip Erdoğan henüz, evine ve makamına böcek yerleştirildiğini açıklamamıştı. Bu arada, Başbakan’ın koruma kadrosunun tamamen değiştirilmesinden hatta koruma işinin bordo bereli MİT görevlilerine devredilmesinden sonra, polis kökenli bir yazarın, “böcekleri, bulanlar yerleştirmiş olmasın” diyerek MİT’i suçlaması, bu büyük komplonun sonuna gelindiğini gösteriyor. Konuyla ilgilenen herkes görüyor ki Başbakan, tuzağa düşürüldüğünü biliyor ve tedbir almaya çalışıyor. Devam eden davalarda ortaya çıkan vahim soruşturma suçları var. Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin telefonuna bir örgüte ait telefon rehberinin yüklenmesi, “sehven” denilip işin içinden sıyrılma gayretleri, bu yüklemeyi yapanlarla ilgili soruşturmada sekiz savcının değiştirilmesi, yine bir albayın telefon kayıtlarına, kendisinin kullanmadığı bir cümlenin ilave edilmesi ve bu suretle fuhuş çetesine üye gibi gösterilmesi, bu suçlamayla 50 subayın hayatının karartılması da aslında, hem TSK’yı hem Türkiye’nin hukuk sistemini çökertecek kadar tehlikeli ve bir o kadar da iğrenç komplolardır.

***


Orgeneral Bilgin Balanlı ve arkadaşları, Hadımköy cezaevinden gönderdikleri mektupta, “Neden bu davaya bakan özel yetkili mahkeme, savunmayı yok sayarak adil yargılanma haklarını ihlal ederek ve usul yönünden hukuka aykırılıklar yaparak maddi gerçeklerin, dolayısıyla komplocuların ortaya çıkarılmasına engel olmuştur?” diye soruyor.
Yine Balanlı ve arkadaşları, başka bir mektupta da “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı kurgulanan ve tarihte eşi benzeri görülmemiş bir milli güvenlik zafiyetine sebep olan bu komploda yalan ve iftiraların hazırlayıcıları ve işbirlikçileri kimlerdir? Balyoz davasının hakimleri ve savcıları, hangi sebeplerle gerçekleri görmezlikten gelmektedir?” diyor.
Ortada büyük bir komplo olduğu açık.. Tayyip Erdoğan, böcek yerleştirme işinin üzerine giderse komplonun tamamen açığa çıkmasından endişe ediyor olabilir; ancak, bu komployu ortaya çıkarırsa, belki kendisini sorumluluktan kurtarır.. Aksi halde hiçbir şansı yoktur. Artık bütün unsurlarıyla ortaya çıkmaya başlayan komployu, daha fazla sırtında taşıyamaz..

***


Sincan cezaevinde ise 28 Şubat tutuklusu Albay Alican Türk, derdini 28 kıtalı bir şiirle anlatıyor. Ben ancak iki kıtasını verebiliyorum:

Başbakan der, “Çıkıyor mazlum ahı aheste,
Dün çektirenler bugün hepsi hapiste!..”
Ah alan kendi oysa, alınan her nefeste
Artık benim iç çektiğim bir davam var!

Ey Gazi! Uyan da gör ülkenin halini,
Darbe diye diye dağıttılar ordunu...
Gayrı engel kalmadı, bölecekler yurdumu,
Artık benim BOP’a hizmet eden davam var!!


Yüce Katırcıoğlu’nun
evine baskın!

Yüce Katırcıoğlu, ABD’nin Kürdistan projesini, delilleriyle ortaya koyan makaleleri ile tanınır. Aynı zamanda Mason derneklerine karşı suç duyuruları ile de bilinir. Zaman zaman güvendiği gazetecileri telefonla arayıp önemli bilgiler verir. Suç duyurularından sonra, karşı tarafın talebi üzerine mahkeme, akli dengesinin yerinde olup olmadığının tespiti için hastaneye sevkine karar verdi. Karara itiraz etmesine rağmen, hakim “Ne olur yani gitseniz?” dedi. Bir hafta önce, üç polis evi basarak kendisini zorla hastaneye götürmek istedi. Direnince götüremediler. Bir hafta geçince bu defa daha kalabalık bir ekiple ve ambulansla gelerek, Katırcıoğlu’nu pijamalarıyla hastaneye götürdüler. Doktorlar, müdahale kabul etmeyen Katırcıoğlu’nu eve gönderdi. Bu arada, polisler son 25 yıldır biriktirdiği gazete kupürlerinden oluşan ve yazılarında sık sık faydalandığı arşivini de bir çöp kamyonuna yükleyip götürdüler ve imha ettiler. Katırcıoğlu, bu işi Keçiören Emniyet Müdürlüğü’nden gelen ekibin yaptığını söylüyor.. Bu nasıl iştir Sayın İdris Naim Şahin Bey?

Yazarın Diğer Yazıları