Erdoğan herkesi nasıl eziyor!
Erdoğan, bir silindir gibi Bülent Arınç’ın üzerinden kaç defa geçti. Meğer bu, Sayın Erdoğan’ın genel siyaset tarzı imiş.
AKP kurulduğunda basın toplantıları tertipliyor. Kahvaltılı bu toplantılarından birine Milli Gazete yazarlarından Adnan Öksüz Bey de katılıyor.
“O toplantıda (..) ilginç anekdot Erdoğan-Gül arasında yaşandı” notunu düşen Öksüz bakınız neler anlatıyor:
“Ben, AKP’nin seçim otobüslerinin önünde yer alan bir sloganı hatırlattığımda, Erdoğan’ın hemen yanı başında oturan Abdullah Gül atıldı:
‘-Bizim seçim otobüslerinin önünde öyle bir yazı mı var?’
Tayyip Erdoğan’ın o anda Abdullah Gül’e dönerek sarf ettiği cümleyi hiç unutmuyorum;
‘-Sen tabii hep bizim arkamızdan geldiğin için o sloganı fark etmemişsin, görmemişsin..’
.... Bu sözler salonda buz gibi bir hava estirdi.. (Milli gazete, 24.12.2012)”
Hani, “Beraber yürüdük biz bu yollarda” diyorlar ya, anlaşılan o ki bu yürüyüş esnasında çok şeylere tahammül edilmiş, niçin edilmiş, değer mi, artık orasını bilemeyiz amma, siyaset gerçekten zor iş.. Her yiğidin harcı değil yani..
Genelde böyle..
Ve Erdoğan’a dönecek olursak... En sevdiklerine, “eli-kolu” mesabesindekilere böyle davranan bir Erdoğan’ın millete acıması ve hele kendine tahammül edemeyen ODTÜ’lü öğrenci ve o öğrencilere sahip çıkan öğretim üyelerine acıması elbette beklenemez.
Öksüz’ün altını çizdiği gibi Erdoğan’ın “genel siyaset tarzı” böyle.. Bir kurum, bir üniversite, bir basın kuruluşunun üzerinden silindir gibi geçmesi için illâ haklı olması gerekmiyor.. Bu eziş, bu geçiş, gündem olacak ve bu gündem şahsının ve partisinin işine yarayacaksa kimsenin gözünün yaşına bakmıyor. Zaten, “Gündemi ben oluşturmazsam bu ülkede başbakanlık yapamam ki” diye NTV’nin canlı yayınında itiraf etti..
Göktürk-2 uydusunun fırlatılması esnasındaki protestoların sebebiyle ODTÜ öğretim üyelerinin üzerinden bir silindir gibi bakınız nasıl geçti:
“-Ben bu üniversite yönetimini anlayabilmiş değilim. Siz nasıl bir üniversitesiniz. Sizin yetiştirdiğiniz öğrenciler bunlarsa Türkiye batmıştır. Bu öğrenciler, uydumuz fırlatılırken gururlanacağı yerde lastik yakıp eylem yapıyor. (..) Böyle üniversite öğretim görevlisi olsa ne olur olmasa ne olur!”
Bizim “yandaş” dediğimiz basın da Erdoğan’ın bu tepkisine hak vermek için manşet ve köşe yazılarını döşendikçe döşendi...
İlk bakışta insan Erdoğan’ı da, alkışlayıcılarını da haklı gibi görebilir... Çünkü ortada her zaman olduğu gibi yine başarılı bir şekilde şapkadan tavşan çıkarma operasyonu var!
Meseleyi izah için izninizle küçük bir parantez açmak istiyoruz...
Biz bâzen, “Kimi insanlar hem Kur’an okur hem kendine beddua eder” derim de, anlatmakta zorlanırız.
Öyledir çünkü Allah(c.c.) kitabında kul hakkı yiyenlere, faize bulaşanlara, zina yapanlara öfkesini beyan eder ve aslında o anda Kur’an’dan o âyetleri okuyan kişide bu hallerin biri veya birkaçı vardır da, o ne okuduğunu farkında değildir.. Sanki “Sen söylersin ben yaparım” durumu vardır.
Sayın Erdoğan’ın ODTÜ’de okuyan öğrencileri bahâne ederek üniversite görevlilerini yerden yere vurması da biraz işte böyledir.
Yani aslında Erdoğan’ın yerden yere vurduğu kendisinden başkası değildir.
Çünkü...
O gençler, o ODTÜ’ye girince bir ameliyat geçirip yahut bir şey içip o hale gelmediler. Onları 10 yıldır Milli Eğitim Bakanlığı eliyle siz milli duygulardan uzak yetiştirdiniz. Kürt’üm, Laz’ım, Çerkez’im, Tatar’ım, Boşnak’ım, Ermeni’m, şunum bunum dediniz. Uğruna şehitler verilen vatan toprağını “satılabilir bir meta” ya dönüştürdünüz ve daha çok şeyler yaptınız. Şimdi de tutmuş “Göktürk-2 uydusu ile niye gurur duymuyorlar” diye ODTÜ öğretim görevlilerini suçluyorsunuz...
Burada bir silindir gibi üzerinden geçilecek bir kişi varsa o kişi icraatın başı olarak bizzat kendiniz ve sizin Millî Eğitim Bakanlarınız ve millîlikle alakası kalmamış Millî Eğitim politikalarınızdır...