Erdoğan, Gül ve “Soykırım!”
Anlaşılan o ki, birileri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Erdoğan’ı, “Türklerin Ermeni soykırımı yaptığına” ikna etmiş; iş, bizim devlet adamlarımızın “Ermeni soykırımı yaptığına” Türk milletini ikna etmeye malmış.
Sözümüzün birinci delili Erdoğan’ın 9 dilde Ermenilere taziye mesajı yayımlaması. İkinci delili de Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Halil Berktay’ın hatırlatmasına göre Abdullah Gül’ün de 2007’de Cumhurbaşkanı olur olmaz Washington Post gazetesine verdiği tam sayfa ilan. Gül’ün bu ilanda mealen, “Türkiye olarak Türk tarihçileri ile Ermeni tarihçileri ve Ermenilerin kendi seçecekleri üçüncü ülke tarihçilerinin bir konferansta varacakları sonucu kabule hazırız” vaadinde bulunması.
Berktay’ı CNN’de dinlerken, “Vah bu milletin haline” demekten kendimizi alamadık. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Washington Post’taki bu ilanı Berktay’ı heyecanlandırıyor ve soluğu Ermenilerde alıyor. Hemen diyor, bunu kabul edin. Ermenilerin tereddüt ettiğini görünce, “Ben diyor size Türk tezini çürütecek İngiliz’inden Fransız’ına, Hollandalısından İtalyan’ına kadar onlarca hatta daha fazla bir tarihçi listesi veririm. Türk tarihçiler bunların karşısında tutunamaz..”
Buraya kadar anlattıklarımızda iki can acıtıcı durum var.
Bir: Bir kişi Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamı koltuğuna oturunca niye İslâm dünyasını kana bulamış, ataları Kızılderili soykırımı ile damgalı, Vietnam’dan Japonya’ya nükleerinden kimyasalına cümle silahlarla soykırımlar yapmış, başka ülkelerin yer altı ve yerüstü servetlerini silah zoruyla gasp etmiş ve gasp etmekte olan bir ülkenin bir gazetesine ilân vererek kendi milleti hakkında istifhamlara yol açar?
İki: Bu ülkenin bir öğretim üyesi niye Ermeni tehcirinin müsebbipleri arasında yer alan Amerika’sından Fransa’sına, İngiltere’sinden Rusya’sına kadar cümle suçlularla kendi ülkesi aleyhinde işbirliğine girişir... Tarihçi olarak ulaştığın bilgiler doğru olsa bile senin vazifen bunları bilim dünyası ile paylaşmak mıdır yoksa bu bilgileri kucağına alıp, “Gelin çok işinize yarayacak, Türk milletini de hayli zora sokacak şeyler getirdim” diyerek kapı kapı dolaşmak mıdır?
Görünen o ki, bu zihniyet el ele verecek ve yandaş medya ile birlikte Türk milletini soykırım suçlusu olduğuna ikna edecek.
Bu kişiler Batı’dan gelen her şeyi doğru kabul eden zihin yapısının sahipleri.
Körfez Savaşı sırasında ABD ve müttefikleri kadını, kızı, çocuğu ile yüz binleri katlederken gözümüzün içine petrole belenmiş bir kuş soktular ve “İşte” dediler “Bu Saddam’ın eseri!” Biz Star televizyonunu açar “ördeğe” acır, Saddam’a beddua ederken, Irak’ta insanların kolu bacağı kopuyor, camiler bombalanıyordu.
Beynimiz o kadar yıkanmıştı ki, o kuşun “ördek” olmadığını bile fark edemedik.
Zaten görüntüler de Exxon Valdez isimli petrol tankerinin Körfez Savaşı’ndan bir yıl önce Körfez’den binlerce kilometre uzakta sebep olduğu kazanın görüntüleri idi... Sadece o kuş değil, milyonlarca balık ve deniz canlısı “tarihin en büyük deniz felaketi” denilen bu felâketten etkilenmiş, Okyanus ölüm tarlaları haline gelmişti.
Ve yine...
Saddam’ın askerleri tarafından erken doğan bebeklerin kuvözden alınıp ölüme terk edilmesini bir anne olarak yaşadığını 15 yaşındaki Neyyire, ABD Kongresi İnsan Hakları Komisyonunda salya sümük ağlayarak anlattı ve bütün dünya Saddam’ı bir kez daha lanetledi.
Sonradan öğrendik ki 15 yaşındaki Neyyire savaş başlayalı ülkesine hiç gitmemiş, Kuveyt’teki ABD elçisinin kızı idi ve olay tamamen düzmece idi.
Benzer olaylar bu bahiste bu topraklarda da yaşanacak, hatta çoktan yaşanmaya başladı.
Yandaş televizyonlar da Ermeni soykırımı ile ilgili programlar yaparken ekranlara kemik yığınları ve katledilmiş insan fotoğrafları döşemeye başladı bile.
Dedik ya...
Arkada iş kotarılmış sıra, milleti katil olduğuna iknaya gelmiş. Biliyorsunuz, yöntemleri “Alıştıra-alıştıra hazmettirme” yöntemi...