Erdoğan gibisi bir daha gelmez!

Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı devletin parasıyla muhtarları topluyor, devletin koruyamadığı, teröristlerin öldürdüğü savcının şehit olduğu olayda, teröristlerin teslim olmaları için devreye giren, yalvaran, ağlayan İstanbul Barosu Başkanı'na veriyor veriştiriyor:
"Ey Baro Başkanı" diyor, "Sen de telefonla görüştün teröristlerle! Hangi neticeyi aldın? Hiçbir netice alamadın. Hani senin sözün dinleniyordu ya, alsaydın bir netice. Bu terörist, terörist, bunu bileceksin, bunu göreceksin!"
Gerçekten sabır!
Siz devlet olarak ne netice aldınız ki, İstanbul Barosu Başkanı'nı "Ne netice aldın?" diye ayıplayabiliyorsunuz? Adam dedi mi ki, "Onlar benim sözümü dinlerler!" diye. Yo, öyle bir iddiası yok. Ama olması gerekmez... Baro Başkanı dedi mi ki, "Bunlar terörist değil!" diye... Yo, demesi gerekmez...
Bir yandan "Devlet benim" havalarında olacaksın...
Diğer yandan, Devletin Adliye Sarayı'nda Devletin Savcısını koruyamayacak, üstelik olaya karışan herkesin öldüğü ve iddialara göre yüzlerce kurşunun kullanıldığı bir "kurtarma operasyonunun" Adli Tıp Raporu için "Yayın yasağı" getireceksin, sonra da tutacak, "yapmayın, etmeyin" diyen Baro Başkanı'nı neredeyse olayın en büyük sorumlularından biri ilân edeceksin...
Dünyanın neresinde böyle bir devlet ve böyle bir Cumhurbaşkanı var, yahut var da biz mi bilmiyoruz, gerçekten çok merak ediyoruz...
Aynı zihniyet AKP'ye hâkim olmuş ki, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi alıyor bazı gazetecileri karşısına, "Muhalefet güçlü olsa, terör böyle cesaretli olmaz" diyor, diyebiliyor. Tamam, bizce de muhalefet zayıf amma el insaf, muhalefet zayıf olduğu için mi Ağrı'da PKK'lılar dört askeri yaraladı?
"Yeni Türkiye" diyorlar ya, "Eski köye yeni âdet" olarak gelen şey, Sayın Erdoğan'ın devleti normal işleyişine bırakmaması, kurumların da ne yaparlarsa Cumhurbaşkanı'nın gözünün içine bakarak yapmaları, Cumhurbaşkanı'nın da bu işi memnuniyetle karşılaması, fakat netice kötü olunca dönüp kurumu yerden yere vurması...
İşte "Yeni Türkiye'nin yeni âdeti" bu.
Bu "âdet" tıpkı "bidat" gibi bir şey... Bidat nasıl dini bozduysa, yeni âdet de devleti işte öyle bozdu maalesef...
Erdoğan, sarayında toplantılarına devam ediyor. Muhtarlar, polisler, çocuklar... Konuşması için bir toplantının olması lâzım... Orada birilerini hırpalıyor ve bütün kötülükleri dönüp dolaşıp parlamenter sisteme bağlıyor. Sözü, "İlle de Başkanlık"a bağlıyor... Elinde sosyolojik bir çalışma var mı? Yok!
Oysa düne kadar Atatürk'ü "Tek adam" olmakla suçluyordu, şimdi kendisi kelimenin tam anlamıyla "Tek adam!" oldu çıktı.
Tıpkı Atatürk gibi onun için de şiirler yazılıyor, marşlar besteleniyor, mısralarda Allah'la ilişki kurduğundan falan bahsediliyor. Tıpkı Atatürk gibi Erdoğan da sağındaki solundakileri bir emirle Meclise sokuyor, istediğini Bakan, Başbakan yapıyor, istediğini Meclis dışında bırakıyor, hatta itibarsızlaştırıyor, terör örgütü üyesi olmakla suçluyor, ardından kanun devreye giriyor, Erdoğan'ın dediği istikamette insanlar hırpalanıyor...
Yani Erdoğan dün neyi eleştirdiyse bugün onu yapıyor. En tuhaf olanı ise "Başkanlık sistemi" derken, "Amerika'daki gibi mi" denildiğinde "Hayır" diyor. "Fransa'daki gibi mi" diye sorulduğunda, "Hayır" diyor ve ağzındaki baklayı çıkartıyor:
"Türk tipi!"
Hani milliyetçilik ayaklar altındaydı? Hani bu toplum 36 etnik yapıdan oluşuyordu?
Madem öyle, niye Laz tipi, Çerkez tipi, Ermeni tipi değil de "Türk tipi?"
Bütün bunları yan yana getirip toptan baktığımızda "Türk tipi" demesinden anlıyoruz ki, "Erdoğan tipi" bir başkanlık, zat-ı âlilerinin istediği...

Yazarın Diğer Yazıları