Erdoğan, 11 yıl önce kime ne söz verdi?

Cemil Bayık, PKK adına, Tayyip Erdoğan’ın 30 Eylül’de açıklayacağı “demokrasi paketi” konusunda “Bu defa Kürt sorununun çözümünde radikal adımlar atmazsa AKP sonun başlangıcını yaşar” diye tehdit etmeye devam ederken BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, “Hükümetin ortaya koyması gereken şey; bir halkın varlığının kabul edilip edilmemesi hususudur. Eğer tanıyorsa, bu halkın diline, kimliğine, kültürüne, statüsüne, ortaya koyduğu siyasal iradeye saygı duyulacak mı duyulmayacak mı? Beklentimiz bu hususlara cevap verilmesidir” diyerek paketten ne beklediklerini açıklamış oldu!
Bir halkın varlığının tanınması ve statüsünün belirlenmesi ne demektir?
Özerklik talebi demektir!


***


Tayyip Erdoğan ise “Bu reformları Türkiye’de şartlar oluştuğu için, engeller ortadan kalktığı için, 11 yıllık zincirin bir halkası olarak gerçekleştiriyoruz. AK Parti kurulduğu gün programında neyi ifade ettiyse, bugün şartlar oluştuğu için onu gerçekleştiriyor. Programımızda, tüzüğümüzde, seçim beyannamelerimizde ve kongrelerimizde çizdiğimiz çerçeve dahilinde milletimizi, ülkemizi, hakları oluşturuyor, verdiğimiz sözleri tek tek yerine getiriyoruz” diyor.
Peki Tayyip Erdoğan, 11 yıl önce kime, ne söz vermişti hatırlayan var mı? Tayyip Erdoğan, verilen söz olarak parti programını ve beyannamelerini gösterdiğine göre biz de onu esas almalıyız.
AKP’nin parti programının, bir lobi şirketi üzerinden gizli olarak New York’tan gönderildiğini bildiğimize göre Tayyip Erdoğan’ın kime ne söz verdiği de o belgeden ortaya çıkar.
Gizli belgede, “Mister Tayyip Erdoğan; Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir” deniliyordu.
İşte Erdoğan’ın “Milli birlik ve kardeşlik projesi” dediği proje, bu projedir.
Erdoğan, küresel örgütlerin taleplerini AKP’nin program ve tüzüğüne yerleştirmiş ve parti programı ile birlikte yayınlanan Kurucular Kurulu kitabının 8’inci sayfasında “Partimiz merkeziyetçi devlet anlayışından vazgeçilmesini öngörür” sözünü vermiştir.
Parti programının 35’inci sayfasında da “Çağımız bir yönüyle küreselleşme çağı, diğer yönüyle yerelleşme ve yerel yönetimlerin devlet sistemleri içindeki ağırlıklarının arttığı bir çağdır” denilmektedir.
Bütün bu ifadeler o gizli belgeden alınmıştır.


***


Fakat söz kime verilmiştir?
Söz, o lobi şirketi üzerinden eski Ankara Büyükelçisi Abramowitz’e ve onun da bağlı olduğu CFR denilen örgüte verilmiştir.
CFR, kendisini dünya hükümeti olarak gören bir kuruluştur. ABD’yi yönetenler, CFR üyesidir.
Bu durumda, 11 yıl önce AKP, programı, tüzüğü ve Kurucular Kurulu kitabında, ABD’yi yöneten örgüte, merkeziyetçi devlet anlayışından vaz geçmek, “yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak” sözü verilmiş değil midir?
Yani söz PKK’ya değil, ABD’ye verilmiştir. PKK, ABD’nin Türkiye’yi 100 yıllık federe devletçiklere bölmek projesinin sadece bir enstrümanıdır. Fakat, AKP de bu sözü vermiş olmakla, ABD’nin projesinde taşeronluk yapmayı daha kurulurken kabul etmiştir.
Şimdi bölünmenin adına “demokratikleşme” denilecek, millet de yutacak öyle mi?
AKP zaten doğruyu söyleyen, imam ve müezzini bile yerlerinden sürdü... Yani yalan söylemezseniz, AKP döneminde size camilerde bile hayat hakkı yoktur. Fakat yalan ile iman bir arada durmaz; millet sonunda doğruyu görürse AKP’nin sonu ne olacak?

Yazarın Diğer Yazıları