Erciyes kadar enkaz Everest kadar rezalet!!!
Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü''nün incelemesine göre, deprem bölgesinde yollar, duvarlar, tarlalar ve demiryolları fay kırıkları nedeniyle kaymış ve yer değiştirmiş...
İşte Maraş''ta böylesi bir depremin ardından 10 kente 41.791 binada en az 190 bin kadar konut ve iş yerinin yıkıldığı tespit edilmiş...
Acil yıkılacak ya da hasarlılar da dahil edildiğinde, bölgede en az 300 bin konuta ve işyerine gereksinim varmış...
AKP''liler Maraş depreminde yıkılan binaların çoğunun 1999 depremi öncesine ait olduğunu öne sürerken, muhalefet tam aksini söylüyor...
İddiaya göre, bölgedeki yapıların yüzde 13''ü 1999 öncesinde yapılmış... Geriye kalan yüzde 87''si ise 1999 sonrası yapılan, çoğu 15-20 yıllık inşaatlar...
Binalar ne zaman yapılırsa yapılsın; başta Maraş ve Hatay olmak üzere bölgedeki yerleşim birimlerinin çoğu enkaz halinde...
Bazı yerleşim birimleri adeta haritadan silinmiş ve enkaz yüzünden şehirler, ilçeler ve köyler savaş alanına dönmüş...
İşte bu devasa enkazın Erciyes Dağı kadar büyük bir kütleye eşdeğer olduğu iddia ediliyor...
Atık yönetim uzmanı Ali Rıza Öner''e göre, en iyimser tahminle 230 milyon ton evsel enkaz deprem bölgesinde duruyor... Yani metreküp başına iki tona yakın enkaz var sokaklarda, caddelerde...
Uzmanlara göre Erciyes Dağı büyüklüğündeki bu enkazı taşımak için kamyonların (20''şer tondan) 11.5 milyon kez sefer yapması gerekiyor...
Ancak hem deprem bölgesindekiler, hem de diğer şehirlerdeki uzmanlar, "kolonları kesenler, çimentodan-demirden çalanlar tespit edilmeden enkaz kaldırılamaz" diye uyarıyor, isyan ediyor...
UYARI, İHANET VE ÖLÜM!..
Peki; Erciyes Dağı kadar bir enkaz nasıl oluştu?..
Tek suçlunun deprem olmadığı ortada... Kamuoyu hırsız müteahhitlerle onların hırsızlıklarına göz yuman belediyeler ve imarla ilgili diğer kurumlara öfke kusuyor...
Çünkü "bu deprem Japonya''da olsaydı bir kişi bile ölmezdi" şeklindeki yaygın görüş, depremin perde gerisindeki asıl ihmali ve ihaneti anlatmaya yetiyor...
Bırakın Naci Görür, Ahmet Ercan ya da Şener Üşümezsoy gibi yerbilimcilerin 1999 felaketinden bu yana ısrarla dile getirdikleri deprem tehdidinin göz ardı edilmesini...
Felaketin yaşandığı şehirlerde yerel yöneticiler ve uzmanların uyarıları bile ne yazık ki göz ardı edilince; işte enkazların Erciyes kadar, toplu mezarların ise uçsuz bucaksız dehlizler kadar büyüdüğü bir coğrafya 85 milyonu kahrediyor...
Hatay''da AFAD binası gibi çok dikkatli yapılması gereken bir binanın çökmesi, yine Maraş''ta ayakta kalan nadir yapılardan biri olan Mimarlar Odası binasının çevresindeki tüm yapıların yerle bir olması dışında da vahametler tek tek medyaya yansıyor;
İşte çürük olduğu öne sürülen ve yıkımı için rapor verilen Maraş 12 Şubat Stadyumu ayaktayken, sağlam raporu verilen çevresindeki bütün binaların yıkıldığına dikkat çekilmesi, tuhaf bir çelişkiyi dışa vuruyor!!!
Peki; Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi''nde uzman olarak çalışırken, 2010 yılında "Yağışta sel basar, depremde pist çöker" diyen
Doç. Dr. Emre Özşahin''in Hatay Havaalanı''yla ilgili uyarısının gözardı edilmesine ne demeli?..
Ve Hatay''da, içinde bin kişi yaşarken depremde çöken Rönesans Sitesi''nde çatlaklar oluştuğuna ilişkin, bir yıl önce site sakinlerinin yaptığı uyarıların göz ardı edilmesinden kim utanmalı?..
DEPREM GELİYOR, RAPORLAR FAHİŞ!..
Evet; deprem bölgesinde devasa dağlar oluşturan enkazın perde gerisinde sorgulanacak çok şey var...
Hesapsız- kitapsız, gereksiz-özensiz ve denetimsiz bir yapılaşma furyasının da yol açtığı bir yıkım ihanetidir depremin gerisinde kalan enkaz...
İşte Prof. Erinç Yeldan, son 10 yılda betona yapılan yatırımın 747 Milyar dolara ulaştığını, ancak bu kadar büyük harcamayla yapılan binaların kolaylıkla yıkılabilmesinin şaşırtıcı olduğuna dikkat çekerken, zihinlerde sarsıcı sorular da yaratıyor...
O halde ısrarla vurguladığımız gibi; büyük felakete yol açan depremin ardından iki aşamalı gerçeklerin de üzerine gidilmesi gerekiyor;
- Türkiye yapılaşma politikasını değiştirecek mi?..
- Yeni depremlerin geleceği haber verilirken, etkili önlemler alınacak mı?..
Bu iki sorunun gerekçesi belli;
Cumhurbaşkanı Erdoğan depremde hasar gören şehirlerin yeniden inşa edileceğini açıklarken, yerbilimci Profesör Naci Görür, jeolojik araştırma ve zemin etütleri yapılmadan kesinlikle inşaatlara başlanılmaması konusunda uyarı yaptı...
Çünkü Prof. Görür, "geliyorum" diyen İstanbul depremi için son derece iyimser bir hesaplama yaparken, "500 bin insan ölebilir" dedi ve "Karlıova-Erzincan arasında Yedisu fayında 7''nin üzerinde deprem bekliyoruz" diye de bir başka uyarı yaptı!!!
Gelelim sözünü özüne...
Devletle iktidar kavramlarını karıştıran siyasetin, medyanın ve işgüzarların enkaz üzerinde "devlet var mı- yok mu" gibi absürd bir tartışmayı yürüttüğü dönemde, yardım kuruluşları ile ilgili spekülasyonlar da bitmezken, "Ahbap''ı millet denetliyor, AFAD''ı kim denetleyecek" tartışması büyüyor ve asıl soru zihinleri yakıyor;
En az 600 bin yapının riskli olduğu tespit edilen İstanbul''da, (Avukat İrem Çiçek''in de dikkat çektiği gibi)10 daireli binaya verilecek deprem raporu için 100 bin TL+KDV isteniyorsa, bu ülkede depreme karşı önlemler nasıl alınacak ve milyonlarca insan kendini nasıl koruyacak?..
Evet; Maraş depreminin enkazı Erciyes Dağı kadarsa, Türkiye''nin imar çelişkisi ve ihaneti de Everest Dağı kadar büyük... Gel de kalk altından!!!