Enkaz yerde, suçlular ayağa kalksın!!!
Vefat sayısı 14 bin 351 olarak açıkladığında, dün öğlen saatleriydi...
Yani, insan yaşamı açısından "en kritik olan 72 saat"in üzerinden çok zaman geçmişti...
Bu saptamanın nasıl ağır sonuçlar vereceği çok bellidir...
Devlete göre 6000 bina yıkılmış bölgede... Bırakın (Hatay''da olduğu gibi binlerce kişinin yaşadığı sözde rezidansları), her apartmanda en az 100 kişi olduğunu düşünseniz bile, ortaya çıkacak felaketin bilançosu bellidir...
Velhasıl, Maraş''tan Urfa''ya kadar tüm enkazlar kaldırıldığında açıklanacak vefat ve yaralı sayısını kimse tahmin etmek bile istemiyor...
Saat 04.17 gibi, herkesin uyuduğu bir saatte yaşanan deprem sonrası kar yağışı ve soğuk hava, felaketin çilesini daha arttırsa da, asıl sıkıntı kurumlararası koordinasyonu sağlamak ve kurtarma faaliyetlerinde yaşandı ki, sonuç eyvah eyvah!..
Bölgedeki kurtarma ekiplerinin sayısının ancak depremin 3. günü 200 bine ulaştığı açıklandı ama, dün itibarıyla binlerce binaya müdahale edilememişti...
İşte dördüncü güne kadar geçen sürede, sadece facianın bilançosu katlanmadı, yer altındaki çığlıklarla birlikte yakınlarına ulaşamayanların, yardım isteyenlerin öfkesi ve çaresizliği de büyük boyutlara ulaştı...
1999 gibi büyük bir depremin, 23 yıl önceden bugüne kadar büyük dersler vermesi gereken bir ülkede, yurttaşlardan toplanan yüz milyarca liralık deprem paralarının nereye gittiği de ortadaki çaresizlikten çok net biçimde anlaşıldı...
Çünkü Türkiye genelinde, depreme karşı hiçbir şeyin yapılmadığı ortaya çıktı...
Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu gibi nüfusun en yoğun olduğu bölgelere en yakın coğrafya olan Orta Anadolu''dan bile AFAD ve Kızılay ekiplerinin zamanında yetişememesi, ülkenin nasıl çaresiz bırakıldığının göstergesi...
Başında bir ilahiyat mezunu olduğu belirtilen AFAD organize olma açısından hızlı davranamazken, ne yazık ki sosyal medyadan yansıyan tepkilere bakılırsa, kurtarma faaliyetlerinde koordinasyon yeterince sağlanamadı, çadır kentler hızlıca kurulamadı, korunma ve beslenme konusunda da büyük sıkıntılar yaşandı...
Türk halkı bir kez daha devletten bile hızlı organize olarak, ne kadar büyük bir millet olduğunu yardımlaşarak kanıtladı ama felaketin perde gerisinde çok ağır sorular vardı!!!
MÜDAHALE, GECİKME VE KAHIR!..
AKP''liler, CHP''liler, bakanlar, bürokratlar belediye başkanları ve medyadaki candaşlarla yandaşlar istedikleri kadar kavga etsinler ama, acılar üzerindeki tartışmalar enkazın altındaki dramı bitiremedi...
Adına beceriksizlik mi dersiniz, duyarsızlık mı bilinmez ama; çaresizliği büyüten manzaranın yansımaları çok ürkütücü;
-TSK birlikleri ile Zonguldak''taki madenciler ne yazık ki bölgeye zamanında götürülemeyince kurtarmada gecikmeler oldu, can kaybı arttı...
-Hırsız müteahhitlerce inşa edilen hastaneler yıkıldığı için yurttaşlar ölülerini kaldırımlara bıraktı, yaralıları sokakta tedavi etmek zorunda kaldı ve bu sırada ceset torbası bulmakta bile güçlükler çekildi...
-Bölgede enkazı kaldıracak araç sıkıntısı çekilirken, çevre illerden yardım için gelen greyder operatörleri ortada kaldı...
-Sivil örgütlerin makina ekipmanlarının kurumlararası gerginlikler nedeniyle koordine edilemediği ve yurttaşların enkazları elleriyle kaldırmak için çabaladığı medyaya yansıdı...
-Bırakın elektrik, su ve doğal gaz kesintisini; en az 50 milyon yurttaşa fatura gönderen telefon operatörleri bile enkaz altında kaldı ki, insanlar uzun süre yakınlarına ulaşamadı...
FELAKETİN HESABI SORULACAK MI?..
Evet; enkazlara bakılırsa, depremdeki can kaybı ne yazık ki 30, hatta 40 bini aşacak...
Peki; dünyanın en büyük depremlerinin biri olan felaketin sorumluları da, tıpkı Marmara depreminde etkili soruşturma ve yargılama yapılmadığı gibi, dokunulmaz mı olacak?.. Yani suçluların ranta bulaşmış dosyaları da enkazlar gibi çöpe mi atılacak?..
İktidar hesabını versin, muhalefet aşağıdaki soruların peşini bırakmasın;
-AFAD ve Kızılay gibi, büyük felaketlere anında müdahale etmesi gereken birimlerde, yüksek maaşlı, liyakatsiz kadroların yol açtığı koordinasyon rezaleti sorgulanacak mı, sorumluların yakasına yapışılacak mı, devasa kaynakların nasıl harcandığı incelenecek mi?..
- Özellikle havaalanı, hastane, karakol ve AFAD binası gibi stratejik binaların inşaatlarındaki denetimsizlikle rüşvet çarkının perde gerisindeki rant mekanizmasının üzerine gidilecek mi, müteahhitlerin ve hırsızlığa göz yuman memurların enselerinden tutulacak mı?..
- Maraş''tan Hatay''a kadar "rezidans" adı altında, şatafatlı isimler üzerinden milyonlarca liraya satılan evlerin nasıl bu kadar kolaylıkla çöktüğü sorgulanacak mı, müteahhitler ve belediye yetkilileri yargılanacak mı?..
- 2022 Şubat ayında yayımlanan Türkiye Afet Müdahale Planı''nın neden kağıt üzerinde kaldığı, kurumlararası iletişimin neden sağlanmadığı, bilim adamlarının yüzlerce uyarısına rağmen olası deprem bölgelerinde son 20 yıldır niçin önlem alınmadığı araştırılacak mı?..
- Ve AKP iktidarı, rant uğruna çıkartılan imar affı rezaletinin, felaketin sonuçlarını nasıl artırdığının hesabını verecek mi?..
Evet Maraş depreminin felaketi bağıra bağıra geldi...
Depremin dördüncü gününde enkazın büyük bölümüne ulaşılamadı, on binlerce insan binaların altında adeta kaderine terk edilirken, devletin ilgili kurumları da ilk günlerde çok aciz kaldı...
Velhasıl deprem konusunda deneyimli ve organize olması gereken devletin birçok sistemi adeta çöktü!..
Peki, suçlular ayağa kalkacak mı?..