Enişte (Bahçeli) DEM’i niye öptü?

Bahçeli’nin geçen hafta Özgür Özel’e tehdit konuşmalarından alınmaması gerektiği yönündeki sözlerini “Siyaseten” diyerek izah etmesiyle, sonrasında DEM’in elini sıkması arasında bir ilişki var mı?

Pratikte, yok ancak, “Siyaseten” yapılmış olması bakımından var.

Bu davranışın üç nedeni olabilir.

Birincisi, Türkiye’de bir el, belki de bir üst akıl, siyaseti yönlendiriyor olabilir. Bu durumda Bahçeli ani dönüşler yapıp sonra da eylemlerini mantığa büründürmeğe çalışıyor olabilir.

Nitekim, ağır suçlamalar yönelttiği, PKK’nın siyasi kolu olarak kamuoyuna açıkladığı, bu sebeple kapatılmasının şart olduğunu belirttiği, hatta milletvekillerinin maaşlarının kesilmesini istediği, bu kadar tehlikeli, bu kadar itici, bu kadar kırmızı çizgilerin dışında gördüğü DEM’e neden elini uzatsın?

Demokrasi içinde kalsınlar diye.

Millî birliğimiz için.

El uzatınca DEM sevincinden havaya uçacak ve hemen ertesi günü grubunu toplayarak, “Bakın işte bize birlik beraberlik için Bahçeli bile el uzattı. Haydin artık, Kürtçü sorunumuzu bitirelim mi” diyecek.

Demedi zaten.

Hiç esnemedi bile.

Üstüne üstlük şart ileri sürdü.

Bu durumda ister istemez herkesin aklına yeni bir soru geliyor mu?

Bu olayda kim, niçin taviz verdi?

Söyleyeyim de içimde kalmasın. Ülkücülerin milliyetçilerin partisi MHP taviz verdi.

Kürtçülük meselesi bu kadar kolay çözülecek bir sorun değil ki.

Osmanlı’nın son döneminden bu tarafa isyanlara, terör ve şiddete, devleti hedef alan ve zarar veren binlerce olaya, gelişmelere dayanıyor. Günün birinde kendilerine bir el uzatıldı diye hiçbir şey olmamış sayılarak bıçak gibi kesilir mi?

Kesilmez!

Kesilmeyeceğini herkes biliyor.

Öyle ise siyasi akıl ne yapıyor?

Türk kamuoyuna yönelik yeni bir oyun kuruyor.

Oyunun adı, millî birlik ve beraberlik. İç cephenin tahkimi.

Gerekçesi: Yeni anayasa değişikliği sayesinde yeniden iktidar olmak.

Sorsak kendilerine: Neden iktidar olmak zorundasınız?

Çünkü İsrail tehlikesi var. Ülkemize yönelik dış tehdidi bertaraf edebilmek için, iç cephemizi güçlendirmek zorundayız. Bu da ittifakımızın yeniden iktidara gelmesiyle mümkün olacaktır diyeceklerdir.

Öyle ise?

DEM’le el sıkışalım, onlardan gelecek teklifleri dinleyelim, gerekirse bir pazarlığa oturalım ve amacımıza ulaşalım. İkinci amaç bu olabilir. Yeni bir Kürt açılımı.

Peki, İsrail tehlikesi?

Güldürmeyin! İsrail, Türkiye’ye silahlı bir tehdit olabilir mi? Ancak ABD ile birlikte bize politik zararlar verebilir. Savaşmağa kalksak ABD F-16’larımızı kilitleyebilir. “NATO silahlarını kullanmayın” der. Biz de kendi mühimmatımızla gereğini yaparız. Önemli olan iktidarda kalmak.

Peki, ABD’nin bölgede kurmakta olduğu Kürt devletçikleri. Onlar tehlike değil mi?

Evet, asıl tehlike onlar.

Bu durumda şöyle bir soru sormamız gerekecek:

Güney Doğu Anadolu’da mayınlı arazileri temizleyerek Büyük Orta Doğu bağlamında Türkiye’ye verdiğiniz zararı ne yapacaksınız? Oradan gelen bir ülke büyüklüğündeki göçü, ekonomik kayıpları nasıl telafi edeceksiniz?

Eset’le konuşmağa çalışıyoruz.

Gerekçeleri böyle olabilir.

Gerisi “siyaseten” yapılan eylemlerdir.

Eğer Türkiye, gerçek anlamda bir İsrail tehdidi görüyorsa, yapacağı/yapması gereken ilk şey, İran’la oturup konuşmak, Suriye ile derhal ve acilen ortak bir strateji çerçevesinde masaya oturmak, Rusya ile temasları sıkılaştırmaktır.

Hatırlarsanız Suriye devleti af çıkardı. Süre verdi. Süresi içinde dönmeyenlerin arazilerine el konulacağını belirtti. İsrail’den ciddi bir tehdit bekleyen İktidar, neden bu durumu anında lehimize çevirecek, önemli bir fırsat olarak görüp değerlendirmiyor? Aradan neredeyse üç hafta geçti. Kimseden ses seda yok.

Ey millet!

Herkes tribüne (bize) oynuyor diyoruz ya, boşuna söylemiyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları