En tehlikeli tükeniş!

Siyasi liderler, sürekli olarak bilgi toplamak ve bu bilgileri belirli bir süzgeçten geçirerek kitleye sunmak zorundalar. Suskun kalan, yorum getiremeyen, geri planda kalıp aynı sözleri tekrarlayan liderlerin siyasi ömürleri uzun olsa bile siyasi başarıları sınırlıdır.

Bu noktada sandık başarısına odaklanmış geleneksel siyasetçiler beyin ekibine önem verirler. Çünkü bu ekip "aklı" temsil eder; danışman, yazar, vekil, parti yöneticisi, arkadaş, aile birer parçası olabilir.

Liderin bu süreçteki tercihleri, başarının anahtarı niteliğindedir.

Türk siyasetinde bu konuda en etkili isimlerden biri hiç şüphesiz Recep Tayyip Erdoğan olmuştur. Teşkilatlanmayı bildiği gibi, söylemlerini besleyen danışmanları sürekli olarak diri tutmasıyla bilinir. Dışarıdan "otoriter" olsa da söylemlerini oluşturma noktasında istişareye açıktır, beyin takımına önem verir.

Ancak Türkiye'nin son yıllarda yaşadığı sert olaylar ve beraberinde Erdoğan'ın eski dava arkadaşlarından uzaklaşmaya başlaması, aldığı akılda "tecrübe ve hoşgörü" kıstasını azalttı, "biat"ı öne çıkardı. Bu durum haliyle yeni sorunlara yol açtı.

***

Gezi olaylarında Bülent Arınç, Abdullah Gül ve dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler, eylemcilere yönelik şiddetin azaltılması gerektiği yönünde demeçler verip, "gençleri dinleyelim" önerisini getirdiler.

Erdoğan, çevresindeki "dava arkadaşları"nın işleri zorlaştırdığını düşünüyordu. Kontrolü tamamen eline aldı ve otoriter yönünü kullanarak olayların üzerine gitti.

Gezi olayları kapanmıştı ama; meydanlara çıkarak, demokratik haklarını savunan ve herhangi bir siyasi örgütle bağlantısı olmayan gençlerin beklentileri karşılanamamıştı. Dahası geride hayatını kaybeden insanlar vardı.

Sonrasında Erdoğan, yakın çevresindeki "aklı" daha genç ve biat eden isimlerden seçmeye başladı. Bu durum hükümete yakın medyaya da tesir etti. "Aydın" insanlar AK Parti'ye yakın olsalar bile "partizan" olamadıkları için istenmiyordu. Hepsi tasfiye edildi.

Bugün, AK Parti'nin medyasında neredeyse hiçbir bilgi üretilemiyor. Kırılma noktası işte bu tasfiye sürecidir. Bu durum "güç körleşmesi" sorununu da beraberinde getirdi.

Soma olaylarında yaşananlar da Erdoğan'ın yanlış yönlendirilmesi ve hatalı söylemlerinin ulaşacağı noktayı gösteriyordu. Özellikle kurtarma çalışmaları sırasında siyasilerin yaptıkları açıklamalar, madende facia olabileceğine ilişkin Meclis önergesinin aylar önce AK Parti oylarıyla reddedilmesi bir tepki oluşturmuştu. Bu tepkinin üzerine "ölmek bu işin fıtratında var" denilerek yurt dışında yaşanan maden facialarının örnek gösterilmesi bardağı taşırmıştı. Erdoğan'ın yakın çevresi yanlış akıl vermeye devam ediyordu. Bu kriz de iyi yönetilemeyecekti.

7 Haziran seçimleri öncesinde beyin takımı oldukça etkindi. Ama burada seçilen aktörler son derece başarısızdı. Çözüm sürecinin mimarı Yalçın Akdoğan, neredeyse Erdoğan kadar medyada yer bulmaya başlamıştı. Davutoğlu parti teşkilatlanması noktasında etkindi. Erdoğan kısmen de olsa geri plana çekildi, ama gelen sonuçlar bir tükenişin işaretiydi. Erdoğan'ın yakınındaki başarısız ekip tasfiye edildi. Ancak bu tasfiye, yeni gelecek beyin takımının başarılı olacağı anlamına gelmiyordu.

15 Temmuz sonrasında ise işler tamamen değişti. Erdoğan, yakın çevresini ve beyin takımını olduğu gibi tasfiye etmeye başladı. 15 Temmuz'un başarılı bir şekilde bastırılması Erdoğan'ın tükenen karizmasına büyük bir katkı sağladı. Ama "akıl" ve "bilgi" üretecek aktörlerin bulunamayışı kısır bir döngüye neden oluyordu. En nihayetinde Erdoğan'ın da itiraf ettiği gibi "metal yorgunluğu" partiyi esir aldı. Değişimler yapılsa da en büyük yara liderin çevresinden kaynaklıydı. Akıl azalmış, hoşgörü unutulmuş, biat formül olmuştu.

Ve 24 Haziran seçimleri... Erdoğan'ın yıldan yıla değiştirdiği beyin takımı adeta bitik durumda. Erdoğan'ın konuşma metinlerinde bile büyük facialara imza atılıyor.

Söylemler, vaatler ve kitleye sunulan bilgilerde büyük hatalar var. Hitap edilen kitleye söylenilenlerin inandırıcılığı ve ciddiyeti sorgulanıyor. Örneğin:

"Biz bir numarayız, Amerika falan gerimizde..."

"Denizli stadını bahçe yapacağız. Al çocuğunu git, yat, yuvarlan..."

"Kıraathaneler açacağız, içinde internet de olacak, kek ve çay da verilecek."

Erdoğan'ın "biz yaptık" dediği kurumlarda da sorunlar var: "Süleyman Demirel Üniversitesi'ni biz açtık, Malatya İnönü Üniversitesi'ni biz kurduk, Zonguldak'ta üniversite yoktu, biz açtık, Adıyaman Havalimanı'nı biz yaptık, Muş'a havalimanı bizimle geldi, biz gelmeden önce MR, ultrason yoktu..." gibi süreçler AK Parti'yle hiçbir ilgisi yoktu!

Lider aklının güçlü ve diri kalabilmesi yetişmiş kadrolarla mümkündür.

AK Parti'nin kurmay aklı, örneklerden de görüleceği üzere büyük bir tükeniş ve kısır döngü içerisinde.

Yazarın Diğer Yazıları