Ekonominin terörü

Aç kalınca insan fırın duvarını bırak, kale duvarını yıkar. Duvar, yaşamla ölüm arasında engele dönüştüyse eğer, elleriyle parçalar taşları, milyonlarca yıl böyle hayatta kalabildiği için.

And Dağları’nda düşen uçakta karda, buzda mahsur kalınca insan eti yemiştir insanoğlu!
Türkiye ve benzeri ülkelerde birkaç yüz hırsızdan oluşan çeteler milyonların hakkını, geleceğini çalmaya başlayınca, kalabalıklar anlayamadıkları bahaneler, bilmedikleri ideolojilerle sokağa dökülür.
Yıkar, yakar, çalar ve öldürürler.
Aç ve umutsuz insanlar kolay provoke edilebilen umutsuz kitleleri oluşturur, onlar karanlık eller için bulunmaz nimettirler.
Ekranlarda imrenip de ulaşamadıkları hayatlara, ellerini süremedikleri kadınlara öfkelerini okul yakarak, yol kapatarak kusarlar.
Çıkmazın girdabında ilerledikçe, ellerindeki taşın, molotof bombasının yerini silah alır, hınçlarını ancak kan dökerek tatmin eden bir psikopat ordusuna dönüştükleri andır o an. O an, ülkelerin de karanlık günlerinin başladığı andır.
Terör örgütleri, istihbarat örgütleri bunları dağa, ovaya, şehre salar, öldürsünler diye.
Bu yazdıklarımız çeşitli gösterilerde piyon olarak öne sürülen ve onlara karşı palalarla sokağa dökülen kötü yönetimle kaderi baştan kara yazılan çocuk yaştakiler ve gençler için.
Beyinleri karanlıkla yıkanmış ve bilinçli olarak kötülüğü cinayeti seçmiş terör ağababaları bu yazdıklarımızın dışında.
Gelecek yıllarda dağa çıkacak teröristleri, sokaklarda dükkan yağmalayacak olanları, otobüsteki genç kızları acımasızca molotof bombasıyla yakacak olanı da ekonomi belirler büyük ölçüde.
Gelir dağılımındaki adaletsizliğiyle Türkiye dünyanın önde gelen ülkeleri arasında.
Türkiye nüfusunun en zengin yüzde onluk kesiminin geliri, en yoksul yüzde onluk kesiminin gelirinin on beş katı.
Ülkedeki yoksulluk oranı yüzde 20 civarında.
6,5 milyon kişi sosyal yardımlarla yaşamaya çalışıyor.
Babası eğitimsiz bir işçi olan çocuğun, eğitimsiz bir işçi olma olasılığı yüzde 90 civarında.
Türkiye’de 2 milyon 800 bin kişi günde 8 lirayla geçiniyor.
Doğduğu gün aç ve cahil kalacaksın damgası vuruluyor çocuklara.
Dünyada yaşanması en zor ülkeler arasında Türkiye.
Yolsuzluklar konusunda dünyanın sayılı ülkeleri arasındayız.
Dünyanın en zengin kamu yöneticileri Türkiye’de, sanırsınız hepsinin babası petrol şeyhi.
Önemli bir kamu kuruluşunun görevden ayrılan genel müdürünün maaşı ayda 8 bin lira. Türkiye’nin en zengin müteahhitlerinden birinin aldığı villanın aynısını alıyor.
Yemeyip içmeyip 300 yıl maaşını biriktirse o villayı alacak parayı bir araya getiremez. Adamın hırsızlığıyla ilgili dosyalar Ankara’da fink atıyor. Kimse dokunamıyor. Büyük yerden koruyorlar.
Protein alamayan, et yiyemeyen yoksul çocuklar eğitim hayatlarında başarısız oluyor. Araştırmalar söylüyor bunu. Yapacağı bir şey yok çocuğun, çocuk yaşta başarısızlığa mahkum oluyor.
Bırakın ayakkabıyı, çantayı, elbiseyi, beyni gıda alamıyor.
Fildişi kulelerden beyler buyuruyor “Analar çocuklarını evlerinde tutsun” diye. Sıkıysa sen tut o çocuğu evde!
Televizyonda her gün görüyor insanca nasıl yaşandığını, bir de bakınca evine, hayatına, atıyor kendini sokağa.
Uzun lafın kısası; yolsuzluk yapan, ülkeyi çalarak çırparak yöneten kadrolar, terör örgütlerine, karanlık çevrelere altın tepside sunuyor umutsuz, çaresiz çocukları ve gençleri, hem de yüz binlik paketler halinde.

Yazarın Diğer Yazıları