Ekonomide kaçınılmaz son (10 Aralık 2013)
Dünya ekonomik istikrarı pamuk ipliğine bağlı görünüyor. Çünkü bir dünya para sistemi yoktur ve aynı dünya, doların etrafında dönüyor. Bunun içindir ki ABD Merkez Bankası olan FED’in kararları bütün dünyayı anında etkiliyor.
FED, 2013 yılı bütçe açığını finanse etmek ve işsizliği düşürüp ülkenin ekonomik büyümesine destek olmak için, her ay 85 milyar dolarlık da hazine tahvili alıyor. ABD, bütçe açığının azalması ve işsizliğin düşmesi halinde bu alımı azaltacağını söylüyor. Bırakın FED’in piyasaya para vermeyi azaltmasını, söylentisi bile para ve sermaye piyasalarını olumsuz etkiliyor.
Aslında ise ekonomide büyüme, istihdamda artışı ve sağlıklı bir konut piyasası oluşursa zaten böyle bir dönemde parasal genişlemenin sonuna gelinecektir. Çünkü bu takdirde ekonomik istikrar sağlanmış demektir.
FED’in 2014’te hazine tahvili alımlarını azaltmasının bir nedeni de 2013 yılında bir trilyon dolar olan bütçe açığının azalması beklentisidir.
Nerden bakarsak bakalım, küreselleşmenin ve arkasından 2008 krizinin çözülmesi için bankalara devlet desteği ile artan para bolluğu bu şekilde devam etmeyecektir. Zira bu yolla 2008 krizi bir cam fanusa konulmuştur. Devam ettirmek reel dengeleri daha çok bozacak ve daha fazla balon oluşacaktır.
Dünyada para bolluğunun ve doğal olarak da sermaye hareketlerinin daralması en fazla bizi etkileyecektir. Çünkü gelişmekte olan ülkeler içinde en fazla bizim cari açığımız var. Bu cari açığı sürekli yeni dış borçlanmayla, kısa vadeli sermaye girişi ile finanse ediyoruz.
Türkiye’ye gelen yabancı sermaye, sıfırdan yatırım yapmak için gelmiyor. Yani kalıcı değil... Söz gelimi sıcak para, ne zaman çıkacağı belli olmayan bir nevi kısa vadeli dış borçtur.
Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi hisse senedi ve borç senedi şeklindeki portföy girişlerinde bu sene Ocak-Eylül 9 aylık dönemde geçen yıla göre düşüş var. Buna karşılık cari açıkta artış var.
Merkez Bankası’nın yayınladığı, Uluslararası yatırım pozisyonu açığı eylül ayında net 400 milyar dolar oldu. Bu büyüklük Türkiye’nin bir yıllık milli gelirinin yarısı demektir. Yine Merkez Bankası’nın açıkladığına göre, bankaların yer aldığı finansal kesim dışında kalan firmaların net döviz pozisyon açığı 164.4 milyar dolar oldu. Türkiye’nin dış borç stoku 370 milyar dolara çıktı.
Bu sorunlar Türkiye’yi daha riskli kılıyor... Sermaye hareketleri azaldıkça Türkiye daha fazla dış borç bulmak zorunda kalacak ve doğal olarak zorlanacak ve daha yüksek faiz verecektir.
Bu durum Mart seçimlerine kadar hükümet tarafından şöyle veya böyle sürdürülebilir... Ancak güneş balçıkla sıvanmaz... Marttan sonra siyasi sonuçlarda etkili olmak üzere kriz riski yüksek görünüyor.