Ekonomi spekülasyona teslim (15 Şubat 2013)
Ocaktan ocağa son bir yılda İMKB endeksi yüzde 54 oranında arttı. TÜFE’ye göre indirgendiğinde borsanın yüzde 43.5 reel getirisi oldu. Yani borsaya yüz lira yatıranın, bir yıl sonra parası 154 lira oldu. Enflasyonun etkisini giderdikten sonra da bu yüz liranın satın alma gücü 143.5 lira oldu. Başka bir ifade ile Ocak 2013’te, borsanın bir yıllık reel getirisi yüzde 43.5 oldu.
Diğer finansal yatırım araçlarının tamamı son bir yılda, reel anlamda kayıp getirdi. Mevduat faizi -0.4, dolar -10.4, euro -7.76 ,külçe altın ise -9.17 oranında reel anlamda zarar getirdi.
2012 yılında büyüme oranı yüzde 2.5 dolayındadır. Borsada hisse senetleri işlem gören şirketlerin kârı artmadı... Yatırımları artmadı... Hisse senetleri hangi kritere göre bu kadar arttı? Bunun adına balon derler. Balonlar da şiştiği gibi söner.
Borsada yapılan işlemlerde yabancıların payı yüzde 70 dolayındadır. Bu demektir ki borsaya büyük tasarruflar, spekülatif para ve hedge fonlar hakimdir.
Yabancının payının yüksek olması, borsa için bir sigorta olarak görülüyordu. Biz de yabancıların çıkışı zor olur, diyorduk. Çünkü endeks düşünce insanın aklına, kime satacak sorusu geliyordu.
Ancak zor, oyunu bozar. Küresel ekonomik kriz nedeniyle yabancı fonların paniklemesi ve önceden kazandıklarıyla yetinmeleri gibi hesaplardan çıkışı da hızlanabilir. Bu anlamda 2013 yılı kritik bir yıldır.
Mamafih, hızlı çıkan borsa hızlı inmeye başladı. Söz gelimi Ocak ayında 86.300’e kadar çıkan İMKB 100 endeksi, dün 78 bin dolayında idi. 15 günde yüzde 10 dolayında geriledi.
Borsaya spekülasyon hakim olduğu sürece, borsa, tasarrufların yatırıma yönelmesi şeklindeki gerçek işlevini yapamaz. Bu tüm dünyada böyledir. Yetmedi, borsada spekülasyona yol açan sıcak paranın gittiği ekonomilere, ciddi yabancı yatırım sermayesi de gitmiyor.
Oysa ki Türkiye’nin sıfırdan yatırım yapacak, istihdam yaratacak ve ithalatın azalmasını sağlayacak, sıfırdan yeni yatırımlara ihtiyacı var.
Merkez Bankası’nın, ödemeler bilançosuna göre, 2012 yılında portföy yatırımları için gelen para, 40.8 milyar dolar, buna karşılık doğrudan yabancı sermayesi girişi 8.3 milyar dolardır. Bu 8.3 milyar doların da 2.6 milyar doları, yabancıların aldıkları gayrimenkuller nedeniyle giren paradır.
Hiçbir ekonomide ve küresel dünyada tam rekabet şartları yoktur. Bunun içindir ki bir çok ülke sıcak parayı kontrol ediyor. Türkiye son on yıldır, sıcak paranın getirdiği suni refah ortamında yaşıyor. Ne var ki sıcak para da kısa vadeli bir borçtur.. Üstelik ne zaman çıkacağı belli olmayan bir kısa vadeli borçtur.
Bugün ülke sıcak para tuzağına düşmüştür. Sıcak para girişi, cari açığın üstünde olduğu için kur baskısı devam ediyor. TL, değerleniyor... Bu nedenle de cari açığı kesemiyoruz.
2012 yılında 48 milyar dolar cari açığa karşılık sıcak para, dış kredi ve doğrudan yatırım olarak giren döviz, 69.7 milyar dolar oldu. Gayrimenkul satışı dışında bu giren paranın tamamı sıcak para ve dış borçtur. Bu borçla kabadayılık satıyoruz... Gerçekte ise borç yiyen kesesinden yer.
Bundan sonra sıcak paranın kontrol edilmesi zordur. Siyasi iktidar ve ekonomi sıcak paraya afyon gibi alışmıştır. Eğer kontrol edilirse hızla çıkar ve kırılganlık artar.
Bu aşamadan sonra yapılması gereken, kur politikasını bir zaman içinde değiştirmek ve bu arada sıcak paradan küçük oranda munzam karşılık ayırarak, onu kayıt altına almaktır.