Eğrisi doğrusuna denk geldi
T.C. Hükümeti’yle Irak kuzeyindeki özerk yönetim, petrol ve doğal gaz transferi ve satışı konusunda anlaşma yapmışlardır. Petrol boru hatlarının döşenmesi tamamlanmış, doğal gaz boru hattı için de gerekli hazırlıklar yapılmıştır. Anlaşmadan Irak merkezi hükümeti rahatsızlık duymuş ve bu nedenle hem geçen sene, hem de bu sene anlaşmadan duyduğu rahatsızlığı, davranış ve beyanlarıyla ortaya koymuştur. Özellikle Barzani’nin Diyarbakır ziyareti öncesinde, esnasında ve sonrasında enerji konusunda yapılan görüşmelerden Irak merkezi hükümetinin duyduğu rahatsızlık en üst noktaya ulaşmıştır.
***
Türkiye’nin uzun bir süredir, Irak merkezi hükümetini dikkate almadan Barzani yönetimiyle özellikle ekonomik alanda geliştirdiği işbirliği, zamanla sosyal ve daha sonra da politik alanda ilerleme kaydetmiştir. Bu durum, Irak merkezi hükümetinin egemenlik haklarını dikkate almamanın yanında, bölgede hayal edilen birleşik Kürdistan’ın liderliğini yapma hususunda Barzani’ye güç kazandırmıştır.
Barzani’nin Diyarbakır ziyareti ve sonrasında verdiği demeçlerde sürekli olarak bölgedeki Kürtlerin tek millet olduğunu belirtmesi ve önceliklerinin Kürtlerin birliğini olduğunu ifade etmesi, Türkiye’deki bölücü hareketi de etkileyecek niteliktedir. Ayrıca yetkililerce, Barzani’ye “Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı” olarak hitap edilmesi ve “şahsında Kuzey Irak Kürdistan Bölgesindeki kardeşlerimizi selamlıyoruz” , kendisine de “Kuzey Kürdistan’a hoş geldiniz” denmesi ve bir Türk siyasetçinin de “Diyarbakır’ı Kürdistan’ın başkenti” olarak nitelendirmesi, Barzani’ye verilen ölçüsüz değerin ve konumun birer göstergesidir.
Bu davranış ve söylemlerin ne anlama geldiği bilinmesine rağmen, bunun özellikle iç siyasete dönük rant elde etmeye yönelik olduğu anlaşılmakta ve tehlike arz ettiği görmezlikten gelinmektedir. Hatta iktidar tarafından Diyarbakır belediye başkan adayı olarak gösterilen şahsın, bölgenin adının Kürdistan olduğunu ifade etmesi, siyasi rant için bölücülüğün ön plana çıkartılmasından rahatsızlık duyulmadığını göstermesi açısından dikkat çekicidir.
Diğer taraftan Maliki yönetimini dikkate almadan Irak’ın kuzeyiyle kurulan diyalog, geliştirilen ilişkiler ve özellikle yapılan enerji anlaşmalarının, mezhepsel yanının da olabileceği düşünülebilir. Bilindiği üzere Maliki yönetimi Şii, Barzani ise Sünni’dir. Hatta Nakşîlik bile vardır.
Petrol ve doğal gaz anlaşmasının egemen olmayan otonom bir bölgeyle yapılmasının, uluslararası mevzuata aykırı olduğu bilinmesine rağmen bunun dikkate alınmaması bir hatadır. Ancak bunun bilerek yapılması, otonom bölgeye, egemen bir yönetim olarak bakıldığının işareti olarak algılanır. Bunun sebebinin de, getireceği siyasi sonuçlar dikkate alınmadan, ekonomik rant elde etme düşüncesinden kaynaklandığı değerlendirilmektedir.
***
Son zamanlarda Irak merkezi hükümeti, Türkiye’nin Barzani yönetimiyle yaptığı anlaşmanın, kendisinden habersiz ve bilgisi dışında yapıldığını belirterek bunun geçerli olmadığını açıkça beyan etmiştir. ABD’den gelen açıklamalar da, Irak merkezi hükümetinin onayı olmadan yapılan anlaşmalara itibar edilmemesi gerektiği yönündedir. Bu durum, Maliki yönetimin durumunu güçlendirdiği gibi, ABD’nin şimdilik gelinen aşamada, bölgede ayrılıkçı hareketleri arzu etmediğini de göstermektedir.
İran’la, başta ABD olmak üzere ilişkilerde yaşanan yumuşama, bölgede İran’ın etkinliğini artırmış ve bu gelişme Irak Maliki yönetimin elini daha da güçlendirmiştir.
Bu gelişmeler karşısında Türkiye de, petrol ve doğal gaz anlaşmalarında Irak Merkezi hükümetinin onayının alınması için girişimlerde bulunmaya başlamış ve merkezi hükümetle büyük ölçüde mutabakat sağlamıştır. Böylece, ortaya çıkan yeni gelişmelerin sonucunda Irak merkezi hükümetinin ortaya koyduğu tavır ve ABD’nin aynı paraleldeki davranışı, Türkiye’nin yaptığı, Irak’ın toprak bütünlüğünü tehlikeye sokan ve gelecekte de kendi aleyhine gelişmelere sebep olabilecek yanlışlığın düzelmesine vesile olmuştur. Yani eğrisi doğrusuna denk gelmiştir. Keşke baştan doğru olsaydı.