Eğitim sistemi, eğitimli işsiz yaratıyor

2012 yılında yüzde 9.2 olan ortalama işsizlik oranı, 2013 yılında artarak yüzde 9.7’ye yükseldi. 2013 yılında tarım dışı işsizlik oranı yüzde 12 ve 15-24 yaş gençler arasında işsizlik oranı ise yüzde 18.7 oldu.
Tarım sektörü işsizliği gizliyor. Zira tarımda iki kişi veya üç kişinin aynı alanda çalışması verimliliği artırmıyor aynı sonuç alınıyor. Bu nedenle tarım dışı işsizlik oranı daha önemli bir göstergedir.
Son on yıldır, işsizlik grafiği yükseldi. Bunun temel nedeni, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını gözetmeyen bir kur sistemine ve sonuçta ithalata bağımlı bir üretim sistemine geçilmesidir.
İşsizliğin tırmanmasından daha önemli olan, gençler arasında işsizliğin artmasıdır. Gençler arasında işsizliğin artması, toplumsal açıdan daha büyük bir risk oluşturuyor. Zira işsiz gençleri terör ve bölücülük gibi zararlı faaliyetlerin içine çekmek daha kolay oluyor.
Ayrıca, gençlerin işsiz kalması, uzmanlaşmayı geciktiriyor. Vasıflı işçi yetiştirmek imkanları daralıyor.
Üniversite mezunu gençleri işsiz bırakmak ise bunlar için yapılan eğitim yatırımlarının atıl kalmasına neden oluyor. Eğitimin toplumsal faydasını düşürüyor.
Ayrıca, yüksek öğrenimi bitiren bir genci lise mezunun yapacağı bir işte çalıştırırsanız, hem boşa eğitim yaptırmış olursunuz, hem de gencin morali bozulur ve iş verimi düşer.
Bugünkü eğitim sistemi plansız ve programsız bir sistemdir. İş gücü planlaması yapılmıyor. Bunun içindir ki yüksek öğrenim mezunları arasında bazı dallarda işsizlik oranı daha yüksektir.

esfender-016.jpg

Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi, en yüksek işsizlik imalat ve işletme dalında eğitim yapanlar arasındadır. Bunun iki nedeni var... Birisi işletme eğitimi ucuz olduğu için bütün vakıf üniversiteleri işletme fakültesi açıyor. İkincisi bir ara işletme revaçta idi. Herkes işletmeye yüklendi. İnsan gücü planlaması yapılmadığı için YÖK’te isteyene fakülte açma yetkisi verdi. Başka bir ifade ile planlama olmadığı veya ideolojik düşünüldüğü için ,yüksek öğrenim piyasa arz ve talebine bırakıldı. Eğitim hizmeti talep edenler, arz noksanı olan alanlara kaymakta, herkes aynı düşündüğü için bu defa da arz fazlası oluştu. İşletme eğitimi ve bilgisayar mühendisliği aynen bu şekilde arz fazlası verdi.
Her ülke gibi Türkiye’nin de toplumsal ve ekonomik kaynakları sınırlıdır. Bu nedenle eğitime ayrılan kaynakları en etkin, en rasyonel şekilde kullanmak zorundadır.
Yüksek öğrenimde kaynakların çarçur olmasını önlemek için, eğitimde insan gücü planlaması yapılmalıdır. Ne var ki AKP iktidarının böyle bir niyeti olmamıştır ve olmayacaktır. Çünkü iktidarın hedefi iş gücü planlaması yapmak değil, ideolojiktir.

Yazarın Diğer Yazıları