Eğer 400 milletvekili verilseydi...
Dağlıca katliamı üzerine açıklamalar yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan diyor ki: "Eğer 400 milletvekilliğini alabilecek veya bir anayasayı inşa edebilecek sayıyı bir siyasi parti yakalamış olsaydı, durum bugün çok daha farklı olurdu. Her şeyden önce bir yeni Türkiye hareketini, bir adımını atmak için böyle bir şey çok çok önemliydi. (AA, 6 Eylül 2015) Çok önemli gördüğümüz bu ifadelerin üzerinde durmak isteriz. Buradaki "bir siyasi parti"den kastın, AKP olduğu açıktır. Konuşmadaki anahtar kavramlar, "Yeni anayasa" ve "Yeni Türkiye"dir. Yeni anayasa ile zannedildiği gibi başkanlık sistemi getirilmek istendiği görüşüne katılmıyoruz. Çünkü;
1. Başkanlık sistemi, bölücü terör örgütünün "demokratikleşme" adını verdiği ülkeyi etnik esasa göre paylaşma talebini karşılamıyor. Hâlbuki bu maksatla adına "Çözüm veya barış süreci!" denilen Habur, Oslo, İmralı ve Dolmabahçe mutabakatları yapılmıştır. Bu mutabakatlara göre de, gizli-açık adımlar atılarak Türkiye bugünlere getirilmiştir. Bilindiği gibi, Türkiye Cumhuriyet'inin Millî/Ulusal ve Üniter/Merkezi Devlet yapısı değişmediği sürece, terör örgütüyle varılan bu mutabakatlar, hukuken bir işe yaramayacaktır. Onun için teröre başvurulmaktadır.
2. Başkanlık sistemini isteyen bir parti yoktur. Anketlerde, Türkiye'nin %74'ü de hayır diyor. Seçimlerden sonra Başbakan Davutoğlu; mealen, "Biz, Başkanlık sistemi talebiyle seçimlere girdik, ama, sonuca göre halkımız bunu kabul etmedi, böylece bu konu gündemden düşmüştür" demiştir. Gerçekler böyle.
Bu durumda Erdoğan, neden Başkanlık siteminde ısrar ediyor? Akla gelen ilk cevap, PKK/KCK ile yapılan mutabakatlar gereğince bölgede yaşanan acılar ve ülkenin bölünmesine dönük ciddi gelişmelere karşı gündemi işgal etmek veya gündemin bir bölümüne sıkıştırmak için olabilir. Halk, devletinin, milletinin ve vatanının bölüşüldüğünü görürse, Erdoğan ve AKP'nin yerinde yellerin eseceği de belli değil mi?
O halde, anayasa niçin değişecektir? Söyleyelim; Erdoğan 2009'da; önce "Kürt Açılımını!", hemen sonrasında "Demokratik açılımı!" başlatıyorum dedi ve bunun gereği olarak anayasadan Türk adının çıkarılacağını açıkladı. Böylece "demokratikleşme", "eşitlik" ve "kardeşlik"in sağlanacağını iddia etti. Bu iddia bizi bugünlere getirdi. Çok tartışıldı, Türk Milletinin adı anayasadan çıkarılırsa, egemenliğin tapusunun iptal edileceğini, sahipsiz egemenlik olamayacağından devletin, bölüşmek isteyenler arasında paylaşılacağını yazdık. Allah korusun egemenliğin paylaşılması halinde ise tarih boyunca olduğu gibi ülkenin iç savaşa sürükleneceği; zamanımızda Irak, Suriye, Libya gibi Müslüman ülkelerde yaşanan kanlı iç savaşların buradan kaynaklandığı uyarısını ısrarla yaptık.
Evet, "Yeni Anayasa" ve "2023'teki Yeni Türkiye"den bunları anlıyoruz. Yıllardır beynimize kazınan "Çözüm süreci!" nedir, önce bunun cevabını kısaca verelim. Yalnız "kime göre çözüm", sualini sorduktan sonra. Açıkça görülüyor ki, "çözüm!" bölücü terör örgütüne göredir. Yani, hain PKK/KCK'nın istediklerini vererek terörü durdurmanın adına "çözüm!" deniliyor. Burada Türk Milleti ve Devleti sadece veren konumdadır. Gerçeklerin böyle olduğuna dair deliller herkesin önündedir, bilgisindedir. Bunca akan kana, verilen cana ve yakılan yıkılan varlığımıza, çiğnenen vatanımız ve egemenliğimize rağmen, on yıldır yapılan gizli-açık görüşmeler sonucunda bir yığın mutabakatlar yapılmıştır. Bu mutabakatlar bize, yukarıdaki tespitlerin doğru olduğunu gösteriyor. Çünkü, buradaki şartların tamamı PKK/KCK taleplerine göre belirlenmiştir. Adeta bizden vatan, devlet ve millet isteniyor, biz de bunlara boyun eğiyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Eğer 400 milletvekilliğini alabilecek veya bir anayasayı inşa edebilecek sayıyı... yakalamış olsaydı, durum bugün çok daha farklı olurdu. Her şeyden önce bir yeni Türkiye hareketini, bir adımını atmak için böyle bir şey çok çok önemliydi." Cümlelerine dönelim ve yukarıdaki tespitlerin ışığında değerlendirelim. PKK/KCK'ya "mutabakatlarla" verilenler; Anayasamıza, Devletimizin kuruluş esaslarına ve buna göre iş başındaki, başta güvenlik güçlerimiz olmak üzere bütün organların misyonuna tamamen aykırıdır. Bunun için eğer Erdoğan'ın dediği gibi yeni bir anayasa olsaydı, "Yeni Türkiye!" inşa edilecek, "mutabakatların!" gereği kolayca yerine getirilebilecekti. Bunun için de durum bugün çok daha farklı olabilecekti.
Bu yorumlara katılıp katılmamak herkesin bileceği bir iştir. Ama ikna olmak için delil isteyenlere şöyle seslenmek isterim. "Devlet temsilcileriyle!" PKK/KCK arasında Habur, Oslo, İmralı'da; Hükümet, AKP ve HDP temsilcileri arasında Dolmabahçe'de varılan "Mutabakatları" lütfen dikkatlice bir inceleyiniz. Maddeler çok teknik ve şifreli olduğundan, anlamakta zorlanırsanız, güvendiğiniz kimselerden yardım isteyiniz. Yukarıda açıklamaya çalıştığımız bu belgelerde, "Çözüm sürecinin!" özünü ve aslını göreceksiniz.
Son söz; Vatan, Millet ve devlet söz konusudur. Sizden can ve kan istemiyoruz. Ama gerçekleri bilmenizi istiyoruz. Türk Milletinin bir üyesi olarak buna hakkımız olsa gerektir.