EDOK Davası...
FETÖ'nün Türk Ordusu içinde darbe yapabilecek güce ulaştığını 15 Temmuz'dan 27 ay önce canlı televizyon programında söylediğimde bugün "FETÖSAVAR" kesilenler tekmili birden "paranoya" demişti. Hangi gerekçe ve yöntemlerle darbeye girişeceklerini 15 Temmuz'dan 18 ay önce "İmamların Öcü" kitabımda yazdığım da ise bugün "demokrasi havarisi" geçinenler kitabı görmezden geldiklerinden, her biri bugün iddianamelerin temelini oluşturan belgelere arkalarını dönüp, FETÖ'nün olağanüstü gücünün yeniden tesis edileceği günlerin hayali ile bizleri "komplo teorisyeni" olmakla itham ettiler.
Ergenekon, Balyoz, Casusluk gibi davalarla eli-kolu kırılan Türk Ordusuna nihai operasyonun başarısız bir darbe girişimi ile yapılacağını, Abant Konsülünde alınan "Askeri vesayete son verme" projesi dahilinde Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu değerleri ortadan kaldırılarak "yeni" adıyla "ucube" bir rejim hazırlığı içinde olduklarını yazıp, konuştuğumda da koro halinde sövdüler. Ne "postal yalayıcılığımız" kaldı ne de Balyoz avukatlığımız. Bu esnada Taraf ve Zaman Gazetelerinde şizofrenlerin ifadeleri ile itibar infazlarına uğratıldık. Bugün bakıyoruz da birileri o Taraf'ın tetikçiliğine bürünmüş. Neyse biz dönelim FETÖ soruşturmalarına. 15 Temmuz öncesi ve sonrasında "Kitabınız başucumuzda" diyerek cesurca soruşturma başlatan polis ve savcıların bugün çeşitli bahanelerle tenzili rütbe ile görev yerleri değişti. Ömrünü FETÖ ile mücadele ile geçiren bu satırların yazarı bile "FETÖ adına bir siyasi partiye sızmaya kalkışmak" iddiası ile göz altına aldırıldı. "At izinin it izine karıştığını" yazdıktan 8 ay sonra bu memleketin Cumhurbaşkanı aynı sözleri tekrar etmek zorunda kaldı. Sandılar ki hukuksuzluğun, adaletsizliğin, haksızlığın paşinde koşmaktan yorulacağız. Tehditlere, şantajlara boyun eğeceğiz. Yazmaktan, konuşmaktan vazgeçeceğiz. Yorgunluk ve yılgınlık ile açılan davaları, devam eden duruşmaları takip etmeyeceğiz. Elbette darbeciler en ağır ceza ile cezalandırılmalı. Dahası gelecek nesillere ibret olmalı. Lakin toptancılık anlayışı ile yaş ile kuruyu aynı çuvala tıkanlara, itinasız hazırlanan delilden yoksun olduğu gibi "şüphe ve kanaat" ile yazılan iddianamelere de karşı çıkacağız.
Tutuklanan, yargılananların toplamında yüzde birlik bir hata adalete ve gerçeği gölge düşürecektir. Oysa ön görülen yüzde birlik oran ne yazık ki 10-15'i geçmekte. Bunlardan biri de Ankara'da devam etmekte olan EDOK Davası... EDOK ne demek? Bilmeyenler için "Eğitim ve Doktirin Komutanlığı" olarak bilinen, TSK'nın plan, proje ve eğitim işlerine bakan birimi... Bir nevi "kızak görevi". Hani şu "Merkez Valiliği" var ya... Tam da ondan... İktidarlar, bakanlar, müsteşarlar değişince bürokratlar değiştirilir ya... Askerde de öyle Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları değişince stratejik görevde bulunanlar yakın çevreden değilse değişir. İçişlerinde Merkez Valiliği, Müfettişlik gibi ünitelerin ordudaki karşığılı EDOK... Eğitim birlikleri, okulları, askeri okullar. Yani muharip birlik (Savaşçı) yok. Acemi birlikleri, subay-astsubay ve askeri okullar ve kurslar var bünyesinde. EDOK Davası'nda 7 kişi yargılanıyor. EDOK Komutanı Orgeneral Kamil Başoğlu, o gece don-paça evinden alınıp kaçırılarak darbecilerin üssü olan Akıncılara götürülen zat. 15 Temmuz'dan sonra emekli oldu. Davanın bir numarası ise Korgeneral Metin İyidil... İyidil ile ilgili ilk yazıyı ben yazdım. "İmamların Öcü" kitabımın 90 ve 91. sayfasında Teğmenliğinden beri personel olan İyidil'in Kara Kuvvetleri ve Genelkurmay Personel Başkanlığı esnasında FETÖ'cülerin büyük ölçüde personel servisine yerleştiğini, İyidil'in kendisinden yüksek rütbeli generallerin emrini yerine getirmekle beraber, çok iyi kamufle olmuş FETÖ'cüleri belirleyemediği için sorumlu sayılması gerektiğini vurguladım. 1979 Kara Harb Okulu mezunu olan İyidil'in devre arkadaşları "Metin statükocudur, komutan emrinden çıkmaz. Ama ailesini tanırız asla FETÖ'cü" olamaz dediler..Asıl olan beyandır ve kabulümdür.
2 nolu zanlı Korgeneral Abdullah Barutçu... EDOK Okullar Komutanı... En son Tümgeneral iken Özel Kuvvetler Komutanıydı. Ömrü komando birliklerinde geçmiş. Pazartesi günkü duruşmada savunmasını yaparken göz yaşlarına hakim olamadı. Emrinde 4 okul 3 kurs komutanlığı var. Ancak EDOK'daki karargahta 28 personeli var. Çoğunluğu doğuda terörle mücadelede 13 tayin yaşamış. O gece ilk olarak selefi ÖKK Komutanı Aksakallı'yı aramış: "Beni kaçırmaya kalkıştılar güvenliğine dikkat et!" denince de refleks olarak eşi ve çocuklarını garantiye almak için lojmanda halen görevde olan 2 general ile sığınağa inmiş. Ne de olsa kimin darbeci kimin devletten yana olduğu belli değil...
Üçüncü sanık Tümgeneral Hamza Koçyiğit EDOK Kurmay Başkanı. Bakmayın Kurmay Başkanı titrine o da kızakta. Kriz anında gelmiş karargaha. Yapacak fazla bir şeyi yok. Refleks olarak ailesini, karısını çocuklarını garantiye almaya çalışmış hepsi o kadar...
4 numara Tuğgeneral Lütfü İhsan Yanıkoğlu... Doğrusu tanımıyorum. Darbecilerin görevlendirme listesinde Kurmay Başkanlığına atanmış. Doğal şüpheli sayılması bu görevlendirmeden...
5 numarada Tuğgeneral Mehmet Topçu var, o gece düğünde. Eşi ve çocuklarını bırakıp karargahta inisiyatif aldığı için tutuklu değil. Emekli olmak için dilekçesini de çoktan vermiş. En başından bu işlerde titiz olan arkadaşım Av. Erhan Tokatlı onu hakkaniyetle savundu. Masumiyetinden endişem yok.
Albay Ersal Duman ve 7. sıradaki Binbaşı Süleyman Güven'i tanımıyorum. İfadelerindeki çelişkiler de tutuklu ve darbeci olarak yargılanmalarını gerektirmiyor.
Sonuçta bu kişiler en fazla "Memuriyet yasası" olarak bilinen kanun ile "görevi ihmal ve kötüye kullanmak" olarak bilinen ve Türkiye Cumhuriyeti'nde 657 sayılı yasa ile görevli her memurun yargılanma potansiyeline sahip yasa ile ancak yargılanabilir.
Tam da bu dava görülürken bir dönem "The Taraf"ın yöneticisi, Karar Gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, tıpkı Taraf günlerinin alışkanlığı ile EDOK Davası'nı yazarak, tetikçilik görevini yeniden yerine getiriyor. Yıldıray önce Taraf'taki "Cami bombalayacaklardı" kumpas haberinin hesabını versin.
Yarın bu ve benzeri davalara devam edeceğim.