Dünyayı korkuttu!
Kimse tahmin edemedi, ne iktidar, ne muhalefet ne MİT ne de 150 milyar dolar bütçeli CIA. Birden bire üzerindeki yoğun baskıdan bunalan, her daim ekranlarda kendisine hakaret edilen, sokaklarda biber gazı yiyen ve sürekli olarak ötekileştirilen toplumun önemli bir kesimi bir anda patladı.
Olayları tetikleyen Gezi Parkı olsa da Türkiye’de sokağa çıkan kitlelerin farklı gerekçeleri var.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise 10 yıllık iktidarının ve yüzde 50 oyun verdiği özgüvenle bu sıradan zannettiği tarihi toplumsal tepkiyi, Gezi Parkı’nda eylem yapan üç çocuğu korkutarak ve fırçalayarak durdurabileceğini sandı. Bir biri ardına açıklamalarla; “çapulcular, ümüğünüzü sıkarım, faiz lobisi bu olayları planladı, yüzde 50’yi zor tutuyorum, alkolikler, paralarınızı özel bankalardan çekin devlet bankalarına yatırın” şeklinde tehditlerle Gezi Parkı’ndaki twitterkolik genç çocukları korkutup durduracağı sandı.
Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları Gezi Parkı’ndaki gençleri korkutmadı ama uluslararası piyasaları, sermaye çevrelerini dehşete düşürdü. Bunun etkilerini ne yazık ki önümüzdeki aylarda göreceğiz.
Tayyip Erdoğan’ın faiz lobisi diyerek hedef aldığı uluslararası sermaye kuruluşları, bankalar, yatırım ve emeklilik fonları Türkiye ve Tayyip Erdoğan denildiğinde artık korkuyorlar. Tedirgin edilen yabancı sermaye kuruluşlarının içinde çok sayıda petrol zengini Arap yatırımcı da var.
Türkiye dış piyasalarda; toplumun kutuplaştığı ve ülkeyi yöneten Başbakan’ın kendisine oy veren yüzde elliyi, diğer yüzde 50 karşısında sokağa dökme tehdidini savurduğu bir ülke konumuna düştü.
Ekonomi yorumcuları Türkiye’deki piyasaları değerlendirirken havadaki biber gazı oranı ile inen cop sayısı ve trafikteki TOMA’ları dikkate almak zorunda. Yabancı yatırımcı ise gelecekte olması muhtemel sosyal patlamaları ve toplumsal ayrışmanın neden olabileceği riskleri hesaplamaya başladı.
Tayyip Erdoğan’ın olaylar karşısındaki aşırı sertliği ve bunun polis müdahalesi olarak günlük hayata ve giderek yoğun bir şekilde Gezi Parkı eylemlerine yansıması, artık ekonomiyle ilgili değerlendirmelerde önemli parametreler haline getirdi biber gazı ve copu.
Türkiye’deki sıcak para, yabancı mevduatı ve menkul kıymet yatırımı olarak 130 milyar, dış borç ise 340 milyar doları buldu. Bugün Başbakan Erdoğan’ın ekonomide çok başarılıyız söyleminin ardında cari açığın finansmanı konusunda geçici ve çok riskli bir çözüm olan sıcak para var. Bu sıcak paranın sahipleri ise Başbakan’ın faiz lobisi diyerek hedef aldığı piyasa aktörleri. Sıcak paradaki en büyük risk ise kısa vadeli dış borçtan çok daha kısa vadede, yani anında Türkiye’den çekip gitme olasılığı.
Bugün Merkez Bankası’nın brüt döviz rezervi 128 milyar dolar, Türkiye’deki sıcak para ise 130 milyar dolar. Ülkedeki bu gerginliğin devamı halinde bu sıcak paranın yarısının bile ülkeyi terk etmesi halinde neler olabileceği ortada. Sıcak parayı daha çok para kazanmak için Türkiye’ye getiren finans aktörleri; yani bir başka abartılı gerçekdışı deyişle faiz lobisi, bir açıdan iktidarın, mali anlamda bindiği dal oluyor.