Dünyaya rağmen olmaz
Ekonomide talihsizlik peş peşe geliyor... Küreselleşmenin tökezlemeye başlaması, döviz girişinin azalması, yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının yanlış yönetilmesi ve seçimler nedeniyle toplumun gerilmesi, hep ekonomi için eksi yazıyor.
Aslında siyasi sorunlar, demokrasi ve insan hakları ihlalleri, yargıya müdahale gibi dünya kamuoyunun kabul etmeyeceği sorunlar nedeniyle Türkiye adeta yalnız kaldı.
Maalesef yalnızca iç değil dış politikada da sorunlar tırmandı. Bu sorunların başında Suriye sorunu geliyor. Suriye sorunu çoğu iç ve dış çevrelerde, Türkiye’nin bir mezhep kavgası içine girmesi olarak değerlendiriliyor. Bu anlamda milli bir mesele olarak görülmüyor. Bu şartlarda Türkiye savaşa da sokulursa, Türkiye’nin 50 yıllık ekonomik kazanımları heba olacaktır.
Kaldı ki Türkiye’nin Suriye politikası ABD’ye de zarar verdi. Rusya, Çin, İran’ı, ABD karşısından blok yaptı. Ayrıca ABD Büyükelçisi Ricciardone’nin aslında söylemedim dediği sözler için Başbakan’ın aşırı tepkili davranması da ABD’nin Başbakan’a bakışını etkiledi.
ABD Merkez Bankası FED, hiç adeti değilken, bir raporla Türkiye’yi dünyanın en kırılgan ülkesi ilan etti. FED kararı, daha objektif bakıldığında, Başbakan’ın ABD elçisine çıkışı ve Suriye konusunda ABD’yi zora sokmasının bir rövanşı gibi görünüyor.
Twitter’in tartışmalı olarak kapatılması da işin tuzu biberi oldu. Avrupa Konseyi’nin İletişim Sorumlusu Daniel Holtgen, “Türkiye’deki Twitter yasağı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ifade özgürlüğü tanımına aykırıdır. Avrupa Konseyi, konunun yasal dayanağını incelemektedir” şeklinde bir ifade kullandı.
Yine İngiltere Büyükelçiliği, resmi Twitter adresi üzerinden aşağıdaki açıklamayı yaptı: “Birleşik Krallık, Twitter’a Türkiye’den erişimin engellenmesine yönelik her tür adımı endişe verici bulmaktadır. Sosyal medyanın, canlı kamuoyu tartışmalarının yaygınlaştırılmasına yardımcı olarak ve hükümetlerin hesap verilmesini sağlayarak çağdaş demokrasilerde hayati bir rol oynadığına inanıyoruz. Türk hükümetini, yasaklama kararını tekrar gözden geçirmeye davet ediyoruz. Türkiye’nin AB katılımını çok uzun bir süredir desteklemekteyiz. AB, bir aday ülke olarak Türkiye’den ifade özgürlüğü, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi değerleri yaygınlaştırmasını beklemektedir.”
Öte yandan, uluslararası derecelendirme kuruluşu Moody’s kredi notunu düşürmek üzere on bankayı incelemeye aldı. Türkiye’nin yatırım derecesini bir basamak aşağı çeken Standard and Poor’s geçen ay, ülke değerlendirmesini artan siyasi riski gerekçe göstererek, durağandan negatife çevirdi.
Goldman Sachs Group INC’den JP Morgan Chase’e kadar birçok banka ekonomisti Türkiye için genişleme tahminlerini düşürdüler.
Bugüne kadar Türkiye’nin ve ekonominin üstüne bu denli gidilmemişti. Bazı yabancıların el altından yaptıkları yorum, hedefin ekonomiyi çökerterek Başbakan’ın gitmesini sağlamak olduğu şeklindedir. Ne var ki ekonomik istikrarın bozulması, durgunluk ve işsizliği artırıyor, dış borç ödemek kapasitesini düşürüyor ve olan millete oluyor.
Avrupa, ABD’den biraz daha temkinli davranıyor, iktidarın hatalarını ve buna karşılık halkın tutumunu farklı değerlendiriyor.
Demirperde tecrübesi ve Hitler tecrübesini yaşayan, Kuzey Kore, Saddam ve Kaddafi gibi dikta yönetimlerini gören dünya, demokrasi ve insan hakları konusunda hassaslaştı. Artık demokrasiyi içeride alınan oy oranı ile değil, dünyanın kabul ettiği demokratik özgürlükler ve insan hakları standartlara göre değerlendiriyor. Bugüne kadar, dünyaya rağmen başarılı olmuş hiç kimse yoktur.