Dünya Bankası IMF’ye alternatif değildir
IMF ve Dünya Bankası’na ikiz kardeşler deniliyor.
IMF’nin kuruluş amacı, dünyada mali istikrarı sağlamak, bir ülkede oluşan krizin diğer ülkelere sıçramasını önlemektir. Bunun için kredi desteği veriyor. Farklı kredileri olsa da, genel olarak bir istikrar programı karşılığı ucuz kredi veriyor.
Dünya bankasının kuruluş amacı ise gelişmekte olan ülkelerin iktisadi ve sosyal gelişmesi için proje karşılığı maddi ve teknik destek sağlamaktır.
Dünya devletlerinden 188’i IMF ve Dünya Bankası üyesidir.
Dünya Bankası 18 milyar dolar proje kredisini nasıl verecek?
Türkiye’nin Dünya Bankası nezdinde 17 milyar dolar ülke portföyü vardı. Buna 18 milyar dolar daha proje kredisi ilave edildi ve 35 milyar dolara yükseldi.
Dünya Bankası grubu aslında beş bankadan oluşuyor. Türkiye aldığı bu 18 milyar doları üç bankadan aldı.
*6 milyar dolarını; Uluslararası Yeniden Yapılanma ve Kalkınma Bankası’ndan aldı. (IBRD=International Bank for Reconstruction and Development) Bu banka gelişmekte olan ülkeler kamu sektörüne kredi veren bankadır.
*9 milyar dolarını, uluslararası finans kurumundan (IFC-International Finance Corporation) aldı. Bu bankanın görevi de özel sektöre kredi vermek ve özel sektörün gelişmesini sağlamaktır.
*3 milyar dolarını, Çok Taraflı Yatırımlar Garanti Ajansı’ndan (MIGA-Multilateral Investment Guarantee Agency) aldı. Bu bankanın görevi de gelişmekte olan ülkelerde yapılacak yabancı yatırımlara, ticari olmayan döviz transfer zorluğu, kamulaştırma, millîleştirme, vb. riskleri karşılamaya dönük güvenceler sağlamaktır.
Dünya Bankası’ndan kredi almak meziyet mi?
Türkiye ‘yatırım projelerinin finansmanı’ için, Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası, İslam Kalkınma Bankası’ndan kredi sağlamaktadır.
Dünya Bankası, gelişmekte olan ülkelere proje kredisi verir. Gelişmiş ülkelerden temin ettiği kaynakların üstüne belirli oranda kâr koyar ve yüzde 1 dolayında ön finansman ücreti alır. Dolar bazlı kredi faizi yüzde 4 yüzde 5’e geliyor.
Kredi karşılığı Merkez Bankası’ndan teminat alır.
Proje nedeni ile satın almaları, proje uygulamasını her aşamasında izler. Proje kaynaklarının popülizm amaçlı kullanılmasını önler.
Proje kredisi alanlar, Dünya Bankası’nın kendi ihale ve usulünü uygulamak zorundadır. Uygulamada ithalat zorunluluğu da var. Banka projenin her aşamasında müdahale eder.
Bu nedenlerle bu kredilerin faydası; Türkiye, kamu özel iş birliğinde olduğu gibi keyfi ve tartışılan yatırım maliyet hesabı yapamayacak. Özel sektör kredisi de hükûmet aracılığı ile verilecektir.
Bu krediler Türkiye’nin döviz ihtiyacına kısmen çare olur. Ancak ithalat zorunluluğu nedeni ile Türkiye bu 18 milyar doların tamamını döviz sorunu için kullanamayacaktır.
Bu krediler istikrar sağlar mı?
Dünya Bankası kredileri 2024-2028 yıllarını kapsıyor. Dahası yatırım projelerinin tamamının kabul edilip, edilmeyeceği de belli değil. Bu projeler ne zaman biter ve ne oranda gerçekleşir? belli değil.
Oysaki IMF’ye gitmiş olsaydık, stand-by düzenlemesi ile doğrudan ve daha düşük faizle borç alabilirdik. Artı IMF, diğer krediler ve yabancı yatırım sermayesi için çıpa olurdu. Dünya Bankası’nın çıpa olma özelliği yoktur.
Buna rağmen Mehmet Şimşek büyük iş yapmış gibi, AK Parti’nin algı politikasını aynen kullanıyor. Dünya Bankası’ndan borç para almayı meziyetmiş gibi pazarlıyor.
Türkiye neden IMF’ye gitmedi?
Nedenini Gazeteci Sedat Bozkurt, Kısa Dalga'daki yazısında aktardı.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in kendisine yöneltilen, Dünya Bankası'ndan temin edilen kredi sorusuna "Bizimkini biliyorsunuz IMF’yi sevmiyor, IMF sözünü duymak bile istemiyor, ondan hoşlanmıyor. Bizimkilerin IMF’ye bakışı hep olumsuz o nedenle kaynak arayışında Dünya Bankası’nı tercih ediyoruz” dediğini aktardı.
Sonuç; Nereden bakarsak bakalım, bugünkü ekonomi yönetimi AK Parti’nin 22 yıldır yaptığı algı operasyonu ve beklentileri yönetmek yolundadır. Rasyonel politikalardan çok uzaktır. Bu kadrolarla ekonomik istikrar sorunu çözülemez.