Dövizi "dış güçler" mi yükseltti?..
"Varlık içinde yokluk derler" ya, bir kirli tuzağın enkaza çevirdiği verimli arazilerinde, altın yumurtlayan tavuklar boğazlanıyor bu ülkede...
Memleket; siyasetiyle, devletiyle, yurttaşıyla, üreticisiyle, esnafıyla - hem de kendi topraklarında- (üstelik tam da sırtından hançerleniyor) da, gaflet bir kara perde gibi, kendi kendine örtüyor kahredici ihanetleri!!!
Oysa her yerden kuşatıldı ülke, zulümle, haince ve alçakça kuşatıldı...
Siyasetin de beceriksizliğiyle, "üretme-teslim ol, dışa bağımlı kal" stratejisi ne yazık ki yavaş yavaş çökertti bu ülkeyi... Her yerden insafsızca, zalimce çökertildi ülke...
Üretemediği için, büyüyemediği için ve artık "kendi kendine yeten" birkaç devletten biri de olamadığı için tüm -verimli ancak atıl- kaynaklarının içinde, sanki zulüm ateşinde kaynatılıyor, inim inim inletiliyor bu ülke!..
İşte son haftalardaki ekonomik yangınla daha da büyüyen çöküşün çok vahim ve ürkütücü kanıtları;
Zaten yıllardır tökezleyen ekonomi iyice dibe vurdu... Yaşam durmuş gibi külliyen ülkede... Sanayi durmuş, esnaf durmuş, tarlalar durmuş, inşaatlar durmuş, çarşılar durmuş, pazarlar durmuş... Ve de deniliyor ki, "iflaslar kapıda" bu ülkede...
Herşey geriye gidiyor çünkü külliyen... Rantiye ve "kur" vurguncuları dışında her birey kaybediyor, herşey eriyor ve tek bir şey insafsızca yükseliyor...
Ve de o eziyor, çökertiyor ve sonunda kara bulutlara saklanmış gibi bir ulusun tepesine çöreklendikçe çörekleniyor... Yani; "Emperyalizmin kirli kılıcı!!!"
"Demoklesin Kılıcı" gibi, memleketin en küçük menfaati korunmaya çalışıldığında -hatta bir sıradan "papaz" vakasında- emperyalizmin artık "Twitter" üzerinden yağdırdığı talimatlar bile koca Türkiye'yi ekonomik savaşın ortasında cayır cayır yanacak hale getiriyor ki, vahim sorular da ardı ardına geliyor akıllara;
Bu kadar aciz mi, bu kadar zayıf mı, bu kadar savunmasız mı, bu kadar sahipsiz mi bu güzelim ülke?..
***
Ekonomik çöküşün asıl nedeni...
Peki; "dış güçler"in "para birimleri" nasıl olur da her fırsatta, her diplomasi krizinde bu kadar esaret yaratabiliyor bu ülkede?.. Yanıtı belli; "Üretim ekonomisi"ni ısrarla yok ettiler çünkü...
Milyonlarca hektar verimli tarım alanı "destekleme" adı altında boş bırakılıyor, devletten "prim" alan üretici yan gelip yatmaya zorlanıyor, tarlalarının büyük bölümünde artık ot bitmiyor ülkenin...
Çukurova'da, Harran'da, Konya'da ve Trakya'da, "ekme-biçme-desteklen" tuzağıyla, adeta bir köşeye atılan milyonlarca üretici, bırakın ülkeyi tarımla doyurmayı, artık kendileri bile dışa bağımlı halde yaşıyorlar ki, vah halimize!..
Çiftçisi-köylüsü perişan halde... İneği bile "dolar" karşılığında, "saman"ıyla birlikte yurtdışından alıyorlar çünkü...
Buğdayı, arpayı, pirinci bile "yaban eller"den "dolar" karşılığında taşıyorlar yoksul sofralarına...
Memleketin "bolluk-bereket" dönemlerinde, neredeyse çöpe dökülecek o kadar çok üretilebilen karpuz, üzüm, nar, fındık-fıstığı "dolar"la ithal ediyor bu güzelim ülke artık...
Ülkenin kentlerinde üreticiler muz ve portakal ağaçlarını kesmek zorunda kalıyor, bir avuç kalmış yerli-milli üretici ayakta durmaya çalışırken, ürettikleri adeta yok pahasına ve de yağmalanırcasına ellerinden alnıyor ve rant çevrelerinin "dolar" kasalarını doldurmaktan öteye gitmiyor...
Velhasıl; mısırımızı "dolar"la zehirlediler, genetiğiyle oynanmış gıdaları millete "dolar"la dayattılar, hibrit bitkilerle bağları, bahçeleri, ovaları, tarlaları bozdular da, cümle alem çaresizce seyretmeye devam ediyor vahameti...
Bu günler değil yalnızca; gelecek nesilleri de zehirleyecek ne varsa artık bu topraklarda yetiştiriliyor; Ekmeğinden, suyundan, toprağından, gıdasından kuşku duyulan bir memleket haline getirildi bu ülke vesselam...
İşte tüm bu rezalet içinde "yerli malı haftası" bile unutulup giderken söyler misiniz; "üretim" yokken, güçlü ekonomi yokken, (üzerinden geçilen köprü dahil) her açıdan elin yabancısına mahkumken, "dolar" yükselmesin de ne yapsın?..
Peki; yukarıda sıralanan vahim tablo ekonomideki yıkımı sürdürürken, söyler misiniz ey millet, bu ülkenin -aslında- tek derdi döviz mi, yoksa "üretim ekonomisi"ni çökerterek, "dış"a bağımlılığı arttırarak milleti "yabancı"ya ve "para"sına mahkum eden AKP'nin beceriksizliği mi?..
***
Bülent Kerimoğlu neden susuyor?..
Gündem keşmekeşinin içinde erimeye zorlanan o kadar olay yaşanıyor ki bu ülkede, insan şaşırıp kalıyor... Oysa eski Babıali'den kalan "fikri takip" de tıpkı medya etiği gibi unutulup gitse de, milletin hafızasında giderek büyük kuşkulara yol açıyor kimi vahim olaylar...
İşte İstanbul'un en büyük ilçesi Bakırköy'den gelen tepkiler, mailler, telefonlar ve mesajlar ilçedeki infiali anlatmaya yetiyor... Herkes gazetelerde ve televizyon kanallarında, "Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu Bulgaristan'da kumar masasında yakalandı" başlıklı haberleri konuşuyor da, bu rezaletin asıl muhatabı nedense susmaya devam ediyor...
Geçen hafta, "sorulacak çok soru var" dediğimiz için hem okurlar hem de Bakırköylüler merak ediyor...
O halde eylemleriyle Bakırköy'de büyük tepki çeken ve "çaycıya dayak" (!) rezaletinden sonra geçen hafta "ölümle tehdit" iddiasıyla da hakkında dava açılan Bülent Kerimoğlu'na bir kez daha soralım;
Nedir bu kumar rezaleti haberleri?.. Bulgaristan'a sıklıkla gider misiniz?.. Ne zaman başladı bu kumar ilgisi?.. Nereden buluyorsunuz kumar masasına oturacak parayı?..
Belediye başkanı maaşı Bulgaristan casinolarına gitmeye yetiyor mu, yoksa başka gelirleriniz mi var?.. Ne kadar kazandınız ya da kaybettiniz kumar masalarında?..
Ve belediye şirketinin yetkilileriyle kumar masalarında oyalanırken, Bakırköy gibi koca bir ilçenin devasa sorunları kime teslim ediliyor acaba?..
Evet; kaçak yapılar, imar rezaletleri, zabıtanın esnafa insafsız baskıları, belediye şirketine atananlarla (!) ilgili vahim iddialar ve "kumar"la ilgili sorular çok...
Velhasıl İstanbul'un en büyük ilçelerinden birinin belediye başkanının "kumar" masasında yakalanması geçiştirilemez...
Böyle bir pervasızlık yalnızca CHP'ye oy veren yüzbinlerce kişiye değil, tüm Bakırköy'e hakarettir ki, bu durum Kerimoğlu gibilerle birlikte CHP'yi de ilk seçimde ağır biçimde yaralayacaktır... Yanıt bekliyoruz...