Dolar ve altının yol haritası
Dünya ekonomisi dolar üstünde duruyor... ABD Merkez Bankası olan FED kararları, dünya ekonomisini etkiliyor. Dört ay önce FED, Eylül’den itibaren her ay yaptığı, ayda 85 milyar dolarlık tahvil alımını kısacağını açıklamıştı. Bu karar uluslararası sermaye hareketlerinin etkiledi. Gelişmekte olan ülkelerden yabancı sermaye kaçışı oldu. ABD’de hazine kağıtlarının faizi 2.9 ’a çıktı. FED bu gelişmelerden korktu ve ayda 85 milyar dolarlık tahvil alımına devam edeceğini açıkladı. Zevahiri kurtarmak için de bu kararını görünüşte işsizlikte azalma şartına bağladı.
Aslında ekonomide para politikası, iktisat politikasının önemli bir ayağıdır. Para politikasını ekonomi yönetimi belirler. Ne var ki küreselleşme sürecinde hiçbir ekonomi kendi para politikasını belirleyemiyor. Dünya para politikasını da artık dolar belirliyor.
Bu nedenle ekonominin yol haritasına da artık dolar karar verdiğine göre, bizim doların yol haritasını çizmek gibi bir lüksümüz olamayacaktır.
İkinci Dünya Harbinden sonra bozulan dünya ekonomisine istikrar getirmek için ve dünya ticaretinin önünü açmak için, ABD’de Bretton Woods kasabasında 1944 yılında Birleşmiş Milletler Para ve Finans Konferansı yapıldı. İmzalanan anlaşmaya göre bir ons altın 35 dolar olarak bağlandı. Bu sistem ABD’nin altın taahhüdünden vazgeçmesi ile 1971 yılında sona erdi.
35 dolar olan bir ons altın 1974’te 400 dolara, 1980’de 820 dolara çıktı. 2000 yılında tekrar 300 doların altına indi. Şimdi artan altın fiyatı halen geçen senenin altındadır. Mart 2012’de 1700 doları gören altının ons fiyatı şimdi 1325 dolardır.
Doların spekülatif para olması yetmedi, dünyanın altın standardından çıkmasından sonra altın fiyatları da spekülatif nitelik kazandı.
Türkiye’de dolar öncelikle FED kararlarına bağlıdır. Sonra da doları artıran ve düşüren iç faktörler mevcuttur.
Türkiye’de Dolar kurunun artışını frenleyen faktörler :
1.Merkez Bankası dolardaki aşırı artışlara müdahale ediyor. İki nedenle ediyor. Birincisi, dolar kurundaki artış, ithalat fiyatlarını ve enflasyonu artırır endişesidir. İkincisi ise, Türkiye’nin 350 milyara yükselen toplam dış borç stoku ve 126 milyar dolara ulaşan kısa vadeli dış borç stokunun olmasıdır. Dolar kurundaki artış, dış borç yükünü artırıyor ve ödeme riski yaratıyor.
2.Bu sene sonuna doğru varlık barışından 25-30 milyar dolar girişi olacak. Döviz girişi belirli bir zaman için kur artışını frenleyecektir.
3.Bankalarda 120 milyar dolar döviz tevdiat hesabı var. Dövizdeki yükseliş olduğu zamanlarda, bazı hesap sahipleri bu hesaplarını bozduruyor.
Buna karşılık doların artış yönünde etkileyen faktörler mevcuttur:
1)Merkez Bankası 1003 temel yılı ve TÜFE bazlı reel kur endeksine göre, Türk lirası Eylül ayında yüzde 11.5 daha değerlidir. Yani reel kur endeksine göre dolar kurunun 2.20 olması gerekiyor. Olmazsa ne olur? Dolar üstünde artış yönünde bir baskı oluşur.
2)Cari açık, döviz ihtiyacını artırıyor. Şimdilik bu ihtiyaç sıcak para girişi ile karşılanıyor. Sene sonuna doğru da varlık barışından döviz gelecek. Ancak FED’in yeni kararına rağmen, dünya ekonomisinde yeniden balon oluşmuş olması, yabancı sermaye hareketlerinde endişeye yol açmıştır. Bu nedenlerle cari açığı eskisi kadar kolay finanse etmek imkanı olmayacaktır. Bu da kurun artması yönünde bir baskı oluşturacaktır.