Doğu Türkistan ve insanlık sorunu
Bütün dünya gördü ki, Doğu Türkistan’da büyük bir insanlık faciası yaşanmaktadır. Artık bu Çin’in iç sorunu olmaktan çıkmış, bütün insanlığa malolmuştur. Dolayısıyla, her birey, her ülke, özellikle de Türkiye, ciddi bir sorumlulukla karşı karşıyadır.
Bu zulmü bir noktada durdurmak, dünyanın başka yerlerinde olabilecek ağır insan hakları ihlallerini caydırmak için, dünya kamuoyu tepkisinin güçlendirilmesi çok önemlidir. Bunun yakın zamandaki en açık örneğini, Irak’ın işgalinde gördük. Dünya devi ABD, bir avuç masum Irak’lıyı, utanç verici bir şekilde ezdi, ama insanlık vicdanı karşısında da kendi ezildi ve oradan başı eğik bir şekilde çekiliyor. Neticede Iraklılar için bir şerefsizlik sözkonusu olamaz, ama ABD insanlığa karşı suç işlediğinden, herhalde çocukları asırlar boyunca unutulmayacak bir utancı yaşayacaktır.
Dünya gücüne sahip devletler, sadece çıkarlarını düşünemezler. Aynı zamanda dünya düzeninden, barışından, istikrarından, özellikle de insan hak ve haysiyetinden de sorumludurlar. Bunu hiçe sayanlar; günümüzde insanlık düşmanı, zorba, yıkıcı, zalim, vahşi damgasını yemekle kalmayacak, aynı zamanda tarih önünde lanetleneceklerdir. Büyük Akif’in “tek dişi kalmış canavar” diye nitelediği böyle bir uygarlıktan (!) varislerine şeref payı kalmayacaktır.
Dünya jandarmalarının yetkisi yanında, sorumlulukları da vardır.
Bu açıdan Çin’e bakalım. Önce, Çin’in binlerce yıllık medeniyet merkezi olan Doğu Türkistan’ı işgal ederek adını değiştirip, “Şincan- kazanılmış topraklar” dediğini kaydedelim. Sonra neden, nüfusu 1,5 milyara yaklaşan Çin’in, kendi ifadesine göre 11 milyonluk Doğu Türkistan Türkünden bu kadar çekindiğini, katliam dahil, çok boyutlu (1), merhametsizce usullerle asimilasyon yaptığını soralım.
Bu konuda The Guardian: “Çin kendi vatandaşlarına fiilen savaş ilan etti.” başlıklı bir haber yorum yayımlamış. Evet “kendi vatandaşlarına fiilen savaş ilanı”. Aslında bu Doğu Türkistan gerçeğini bütün çıplaklığıyla anlatmaya yeter.
Çin, kültür yoluyla eritemeyeceğini anlayınca, katliama başvuruyor. Tarihi hep böyle. Özellikle kapalı rejim dönemlerinin, kimseye hayat hakkı tanımayan ruhu daha da böyle. İyi de dünya değişiyor. Hatta farkında olmasa da Çin de değişiyor. Bugün insan hakları anlayışı zirveye çıkmış, Çin dünyaya, dünya Çin’e yayılmış. Artık kimse devekuşu gibi kafasını kuma sokamaz. Masum insanlar sokak ortasında kuş gibi avlanırken, asker-polis-Çinli elele, bir avuç Doğu Türkistan insanını boğazlarken, bu vahşet halini insanlığın seyredeceğini düşünmek ne büyük gaflet.
İlk yapılması gereken
Doğu Türkistan’daki insanlık olayına, Türk kamuoyunun tam anlamıyla sahip çıkması memnuniyet verici. Bu çerçevede Başbakan Erdoğan’ın atacağı ilk adım, vicdanları sızlatan şu mahut “gizli genelge”nin iptali olmalıdır.
Hatırlayalım: 1998-36 sayılı, dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz imzalı gizli bir genelge yayımlanmıştı. Buna göre, Çin zulmünü kınayan her türlü gösteri ve protesto kısıtlanıyor, hatta yasaklanıyordu.
1997 Şubat ayında, Çin’in yine Doğu Türkistan’da büyük boyutlu zulüm ve bakısı üzerine, protestolar yapılıyordu. Çin gösterilerden çok rahatsızdı. Bu durum 1998 Haziran ayında davet üzerine Çin’e giden Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’e, ’Doğu Türkistan konusunda hassasız’ uyarısıyla bildirilmişti.
Bu uyarı üzerine ” gizli genelge “ yayımlanınca, bir çok Doğu Türkistanlı Türkiye’yi terk etti. Bunlardan biri de, şimdi Uygur Kongresi Genel Sekreteri olan İsa Dolkun. Diyor ki; ” Genelge beni ve Uygur Türkleri’ni derinden yaraladı. 2003’de Hacettepe Üniversitesi’nde konferans düzenleyecektik, izin verilmedi. Çin büyükelçisinin okulla görüşmesi üzerine iptal edildi.
Yeri gelmişken bir gerçeği açıklayalım. 1999 üçlü Koalisyon programı müzakere edilirken, DSP adına bir hükümet programı taslağı masaya kondu. Bu metinde, Türk Dünyası ile ilişkilerimiz, Çin’i rahatsız etmeyecek şekilde düzenlenecektir deniyordu. Biz bunu kabul etmedik ve Türkiye bütün ülkelerle ilişkilerini iyileştirmek ister. Ancak, Türk Dünyası ile ilişkiler, Çin’e veya başka bir ülkeye endekslenemez diyerek, metni düzelttik.
Şimdi en acil sorun, gözaltına alınan binlerce Uygur Türkü’nün katledilmekten kurtarılmasıdır. Türkiye ve dünya bunu düşünmelidir.
(1) Doç. Dr. Konuralp Ercilasun, Radikal 10.07.2009